8 Temmuz 2013 Pazartesi

Kendim Ettim Kendim Buldum Sarışın Gittim Esmer Döndüm:))



27 Şubat 2013 Çarşamba.. Ambato'daki ikinci günümüzde soğuk ve sisli bir sabaha uyanıyoruz. İnsanda yataktan kalkmama hissi uyandıran keyifsiz, kasvetli bir gün. Oysa bugün yapılması gereken önemli işler var; Ambato gezilecek, kuaför bulunacak, saçlar boyatılacak ve doğum günü için Yakut gençleşip güzelleşecek:)))

İstemeye istemeye de olsa toparlanıp giyindikten sonra otelden çıkıyoruz. Sabah kahvaltısı kültürü olmayan bu memleketlerde güne başlamak hakikaten zor!! Birer kahve içip yanında bir kruvasan yemek üzere bir gün önce keşfettiğimiz cafe'ye doğru yavaş yavaş yürüyoruz. Yol üzerinde bir kuaför var hem kadın hem erkek saçı kesiyor, camlarında bir sürü saçları yapılmış manken fotoğrafları var. İçeri girip soruyoruz "color" diyoruz "quanto costa?" Önce 40$ diyor ama sonra saçımı tekrar gözden geçirip 30$'a iniyor. Saçıma bakmasından ve fiyatı indirmesinden dip boya yapmaya karar verdiğini düşünüyoruz. "Si, gracias" deyip dışarı çıkıyoruz. Kahve içmek için oturduğumuz cafe'de bir hesap yapıyoruz 30$ neredeyse 60 TL.. Türkiye'de en fazla 30-40 TL iken burada iki katı; üstelik muhtemelen istediğimiz rengi de anlatamıcaz.. Bora diyor ki "ben boyarım senin saçını".. Eee nasıl yapıcaz boyayı nereden alıcaz fırçayı nasıl bulucaz falan derken karar veriyoruz. Evet tamam Bora boyayacak.


Önce bir eczane buluyoruz "Farmacia".. Eczacı kadının saç rengine bakarak biraz koyusu gibi diyerek falan kestane rengini anlatmaya çalışıyoruz. Arkasından iş alkol ve fırça bulmaya geliyor. Akşam neredeyse hava kararıncaya kadar nalbur arıyoruz ama bir türlü bulamıyoruz. En sonunda bir yerde bir boya satıcısı buluyoruz da oradan 2 cm kalınlığında bir yağlı boya fırçası temin edebiliyoruz. Bu arada Bora iyi hatırlıyor "karıştırma kabı" diyor. Hemen yol üstündeki "ne alırsan 1$" mağazalarından birine girip sonradan içine peynir koyduğumuz plastik kapaklı bir kase alıyoruz. 

Geri dönerken fark ediyoruz ki o sokak bu sokak derken otelden epeyce uzaklaşmışız.  Geceleri sokaklar nispeten daha tenha ve tehlikeli  olduğundan pek de gecikmek istemiyoruz ve koştura koştura otele dönüyoruz.



Otelde manzara şu: Ben omzumda baş havlusu aynanın karşısındayım. Bora  plastik kase içinde boyayı karıştırmış elinde yağlı boya fırçasıyla banyodan çıkmış geliyor. Elimizde bir de tarak var, saçları tarakla ayırıp yavaş yavaş aralarına boya sürmeyi planlıyoruz. Neyse ilk heyecanı atlatıp işleme başladığımızda korktuğumuz kadar zor bir şey olmadığını ve gayet başarılı olduğumuzu görüp rahatlıyoruz. Oradan buradan konuşurken Bora aniden "eee boya bitti" diyor. Saçlara bakıyoruz daha kafanın yarısındayız aşağılara hiç boya sürmemişiz. Beni bir endişe alıyor ve kafamın yarısı başka yarısı başka renk olacak diye dövünmeye başlıyorum. Bora "dur ben gideyim bir kutu boya daha alayım" diyor ama bu karanlıkta orayı bulması mümkün değil ayrıca bulsa bile bu saatte eczaneler çoktan kapatmışlardır.. 



Neyse böyle birkaç dakikalık panik+bocalama sonrasında ikimiz de sakinleşiyoruz ve varolanı bütün kafaya yedirmeye karar veriyoruz. Artık benim de elimde bir naylon torba var, bir yandan Bora bir yandan ben saçları alttan üstten karıştırıp iyice yoğuruyoruz. Tabii bu arada da yıkılıyoruz gülmekten; 2 no'lu odada kahkahanın bini bir para.. En kötü ihtimalle diyoruz yarın bir kutu boya daha alır olmayan yerlere tekrar süreriz. 3$ boya, 1$ kap, 1$ fırça =5$; bir boya daha alsak yapar 8$ yine de kardayız:))))) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder