5 Aralık 2019 Perşembe

Ukrayna gezi notları; Lviv 3. gün


14 Kasım 2019, Lviv

Lviv'de UNESCO tarafından korunan bu bölgeyi artık ezberledik. Henüz üçüncü günümüz ama neredeyse harita olmadan da her istediğimiz yeri elimizle koymuş gibi bulabilir durumdayız. Hem öyle ana caddelerden de gitmiyoruz, kestirmeleri keşfettik artık.

Buranın en önemli turistik altraksiyonlarindan biri de kafeler. O kafe, bu kafe, şu kafe diye devam  eden pek çok kafe var. Sonuçta hepsi kendine bir oyun (konsept) bulmuş  maksat misafirler eğlensin. Tabii turizm sezonunda bu durum çok daha hareketli.

Mazoşist Cafe'de siparişleri alan garsonlar kamçiyla dolaşıyorlar, biraz daha sert davranistan  hoslananlara farklı hizmetleri de varmış!! ancak bunu gidince anlamak mümkün.. Meet& Justice'de malum  executer'lar var mönuye göre çeşitli cezalar uyguluyorlar.

Coffee Mining Manufacture Cafe'de dünyanın her yerinden gelen farklı aroma, lezzet ve kavrulma derecelerinde kahveler olduğu gibi maden ocağı seklinde birkaç karanlık tünel var; girişte baret takıyorsunuz ve maden benzeri tünellere doğru ilerliyorsunuz. Yolda görevli kılıklı kişiler sizi karşılayıp yönlendiriyorlar ve aşağıya inen bir eğimle devam
ettiğinizde gayet karanlık, basık çeşitli odalarda kapkaranlık sadece küçük bir iki ışıkla aydınlatılmış odamsi yerlerde kahve içen insanlar görüp sasirabiliyorsunuz. Yani böyle oyunvari şeyler işte; ilginç bulan pek çok turist de var bu arada.

House of Legends bir başka konseptli kafe. Garsonlari cucelerden oluşan bu efsaneler evinde mönüde çeşitli efsaneler var. Hangi menüyü seçerseniz o efsanenin içine dahil oluyorsunuz ve ona uygun dekorda hazırlanmış odada yiyorsunuz.
Gaz lambasının ilk bulunduğu ve ilk kez kullanıldığı bina aynı şekilde korunmuş ve su anda orada Cafe Gasova Lampa adında bir işletme var; kapısında kocaman bir gaz lambası, duvarında da gaz lambasini bulan amcanin üç boyutlu heykeli var dilerseniz karşısındaki sandalyeye oturup sohbet edebilirsiniz.

Benim en beğendiğim yer Beer Theather..Her akşam saat 19.00'da başlayan süper bir canlı müzik ziyafeti var.  Harika bir orkestra çalıyor ve hem bira hem de yemek yeme şansınız var. Biz gündüz her nereye gidersek gidelim akşamları soluğu Beer Theather'da aldık ve birer
bira içip biraz müzik dinlemeden otele dönmedik.

Yarın dönüyoruz. Bugün son günümüz. Bol bol sokaklarda kaybolduk yine ve St. George Katedrali, açık pazarlar, sonbahar manzaralı parklar, hediyelikler için ziyaret ettigimiz mis gibi, buram buram çikolata kokan Roshen mağazası bugünün fotoğraf karelerini oluşturuyor.

Yeni bir gezide buluşmak üzere Ukrayna gezi notlarını burada bitiriyorum.


Apple/Cherry Strudel mutlaka yemeli

Gaz lambasının bulunduğu bina



Cafe gaz lambalariyla aydınlatılıyor


"Open" açık büfe restoran makul fiyat+bize uygun damak tadı

Kiev kekleri muhteşem




Vişne likörü deyince "Drunk Cherry" Rynok Square




Kapalı pazar yeri hergun acik ve her çeşit taze sebze meyve ekmek yumurta bulmak mümkün




Putin sevgisi "inanılmaz"



St.George Katedrali






En eğlenceli bölümlerden biri sokak pazarları

















3 Aralık 2019 Salı

Ukrayna gezi notları; Lviv'i gezmeye devam


12 Kasım 2019

Bugün Lviv'de 2.gunumuz;  sabah kahvaltımızı Black Sugar isimli bir yerde yaptık. Kaldığımız pasajda yeralan son derece ufak ama harika omletler yapan, demlikte çay servisi olan bir yer burası. (Pasajın adı Kryva Lypa)

Avo morning benim favorim; avokadolu mükemmel bir omlet. Bir dilim kızarmış, üzerine tereyağ sürülmüş tam buğday ekmeğinin üzerinde servis ediliyor ama güzel bir gün için gerçekten  harika bir başlangıç.

Zaten bizdeki gibi öyle bir kocaman ekmekli bir yemek modeli yok buralarda malum. Ekmeğin her dilimi için az da olsa bir para alıyorlar. Puzzata Hata'da veya Open'da açık büfe self servis yemek var ama "ekmek" dilim dilim ve kesinlikle ayrı ücretli !

Gelelim Lviv'e.. Uzun yıllar Polonya sınırları içinde yeralan bu şehir 1936 yılına kadar kimliğini bulamamış ve ancak 1936'da kesin olarak Ukrayna'ya dahil olmuş. Su anda Ukrayna'nın kültür başkenti olarak anılıyor; gerçekten de hakkını vermek lazım oldukça zengin bir etnik kimliğe ve kültürel çeşitliliğe sahip. İkinci dünya savaşı döneminde pek çok azınlık (Yahudi, Ermeni,.. ) şehri terketmiş, kalanların hepsi de zaten yaşamını yitirmiş. Ama uzun yıllar birarada yaşamanın gelenek görenek, kültür, yemekler, el sanatları vb üzerindeki etkileri bu şehre apayrı bir kimlik kazandırmış tabii.

Lviv gerçekten keyifli bir şehir. Çok turistik olduğunu üzerine basa basa belirtmek gerek. Bu arada Lviv için en çok Türk gördüğümüz şehir de diyebiliriz; Türkçe buradaki ikinci dil olmuş neredeyse 😊

Aşağı yukarı iki haftadır Ukrayna'dayiz ve şehirleri turistik oluslarina gore sıralayacak olursak Lviv, Odessa, Kiev ve Harkiv diyebiliriz.

Burası da Odessa ve Harkiv gibi hemen her yere yürüyerek ulaşılabilecek bir yerleşime sahip, Kiev'deki gibi metro yada otobüs kullanmaya gerek kalmadan rahatça gezilebiliyor. Artık gittiğimiz mekanlarda aynı insanlarla karşılaşmaya ve selamlaşmaya başladık; neredeyse sokak sokak öğrendik.

Ukrayna'nın diğer şehirleri gibi Lviv de yemyeşil; her yerde büyük ve içinde kaybolunabilen parklar var. Genç nüfus oldukça yoğun ve özellikle Old Town 24 saat yaşıyor.

Çikolatasi, kahvesi, tekstil ürünleri, dantel, örgü, işleme vb el sanatları, seramik ürünleri, deri ve kürk ürünleri, biraları, vodkaları, gece kulüpleri, her biri ayrı konseptteki kafeleri, restaurantları, tarçınlı zencefilli kurabiyeleri, kekleri "LVİV" deyince hemen aklıma geliverenler.


Lviv'deki diğer turistik atraksiyonlar City Hall (Belediye Binası)nin çan kulesine tırmanmak ve oradan şehir manzarasını izlemek. Bu arada can kulesinde gayet hoş bir kafe var; tepeden hem kahvenizi içebilir hem de küçük pencerelerinden şehri seyredebilirsiniz.

Lichakiv mezarlığı ve Kiev'dekine benzer açık hava etnografya müzesi de görülesi yerlerden. Lviv'in 2 km kadar dışındaki  bu müzede Polonya köylulerinin yaşamı, mimarisi ve genel anlamda kültürü sergileniyor. High Castle şehrin tepesindeki ormanlık alan; en tepe noktası ise Zamkova Hora diye anılıyor. Yine katedraller, kiliseler, müzeler var tabii ama ilginç bir müzeden bahsetmek gerekirse "oyuncak bahçesi"diyebilirim.

Bir apartmanın arka bahçesi burası. Apartman sakinlerinden birinin bahçede unutulmuş bir oyuncak bulup sahibi belki gelir arar diye bahçenin bir köşesine koymasıyla başlayan girişim, devamında her bulunan oyuncağın buraya getirilip bırakılmasıyla gelişmiş. İsteyenin bazı oyuncakları aldığı, yerine yeni oyuncaklar bıraktığı, çocukların gelip bütün gün tüm oyuncaklarla oynayıp gittigi bu bahçe, sürekli yaşayan ve değişen bir koleksiyona sahip. Apartman sakinleri artan oyuncak sayısini görünce girişime destek verip yerleştirmek için masalar, raflar, askılar vb yapmaya başlamışlar.
Fotoğraflar epey birikti 🧐