Jomtien Beach 2 Mayıs
Arkadaşlarımızı havaalanından
alıp tekrar Pattaya’ya dönmemiz akşam üzerini buldu. Her ikisi de hafiften
jet-lack ve şaşkın, ayrıca biz de sabahın erken saatlerinden beri yollarda olmaktan
yorgun olduğumuzdan Jomtien Plajı’na inip
kendimizi hemen denize atalım istedik. Tabii işçi bayramı tatilinden haberimiz yoktu:(Sahile hücum eden yerel halk, bütün kaldırımları
piknik alanına çevirip plajı da öyle bir doldurmuştu ki, bu karmaşada
denize girmeyi hiç birimizin gözü yemedi açıkçası.
Hava bozuk, deniz bulanık,
etraf da böyle kaotik olunca hafiften canımız sıkılmıştı. Bora’nın da benim de Pattaya’da olmakla ilgili beklentimiz bu olmadığından her
ikimiz de “acaba burayı kısa tutup hemen ertesi gün Bangkok’a mi geçsek” demeye
başladık. Sonuçta ilk günü böyle sahilde kısa bir yürüyüş ve sonrasında da bol bol
sohbetle geçirip bitirmeye karar verdik.
Ertesi gün hepimiz biraz daha
iyiydik. Keyifli bir kahvaltı sonrasında birer motor kiralayıp, Pattaya’nın
gezilebilecek yerlerini keşfe çıktık. Hava güneşli, açık, etraf dün akşam
göründüğünden çok daha güzeldi.
Gün boyu gezdiğimiz yerler
akvaryum (Underwater World), 3 ve 4 boyutlu resimleriyle dünyanın en geniş
interaktif müzesi Art in Paradise, Pattaya’yı tepeden gören ve şehrin geneline
göre püfür püfür esen Wat Phra Yai, Big Buddha heykelinin bulunduğu Wat Prabaht
, meşhur Walking Street ile akşam 21.00 showuna 20 dk gecikmeyle yetişebildiğimiz
Collesium’daki Lady Boy Show’du.
Yani Pattaya ilk günkü izlenimlerimizin
tersine, ikinci gün hepimizi iyi hissettirecek güzel gün batımı manzaralarıyla
gönüllerimizi fethetmeyi başardı diyebiliriz. Şehrin her ne kadar sex
turizmiyle ön plana çıkan olumsuz bir imajı varsa da bizce Pattaya’da bunun
dışında öne çıkabilecek pek çok güzel şey var. Mesela "Art in Paradise” Bora ve benim
neredeyse hiç sıkılmadan, 3 ve 4 boyutlu resimler önünde dakikalarca eğlenip değişik
pozlar vererek zaman geçirdiğimiz, hatta çıkmak istemediğimiz son derece keyifli
bir müze.. Bizce özellikle çocuklu aileler için mutlaka ziyaret edilmesi
gereken bir yer. Giriş kişi başı 300B, 100 cm’in altındakilere ise bedava J
Kemaller akvaryumu çok
beğendiklerini söylediler. Çok büyük ve kapsamlı olmamakla beraber çocuklu
aileler için gelmişken gidilebilecek bir yer olabilir. Giriş kişi başı 500B.
Hem Wat Phra Yai hem de Wat
Prabaht, Pattaya manzarası için muhteşem iki nokta. Big Buddha heykeli çok
büyük olmamakla beraber güzel fotoğraf kareleri veriyor.
Walking Street canlı müzik ve
dans şov gösterileriyle özellikle erkek turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri
bir sokak. Kalabalık gürültü ve keşmekeşine rağmen ününe layık bir görselliği
olduğunu söyleyebiliriz. Bol bol fotoğraf çekip epeyce eğlendik. Bu arada
Walking Street’te ayrı noktalarda 3
Maraş dondurmacısı ve 2 sağlam dönerci ile karşılaştık. Bu arada bir sürü de
seyyar “Turkish Doner Kebab” da var tabii ama bu dediklerimiz öyle değil; İskender
Kebap dahil çeşitli kebaplar yapan bildiğimiz dükkanlar. İşletmecileriyle
yaptığımız sohbet esnasında anladık ki Tayland’ın en çok Türk nüfus barındıran
şehri Pattaya. Türkiye’den gelen turların da en önemli ziyaret noktası olan Pattaya
ve Walking Street, kurbağa, çekirge, böcek ve sticky rice (buharda pişmiş
pirinç)’tan sıkılan turistlerle memleket lezzetlerine hasret Türkler için adeta
bir cennet.
Pattaya’daki önemli turistik
atraksiyonlardan biri de Lady Boy Show’lar.En eskisi Alcazar, en iyisi Tiffany
ve en moderni de Collesium diye duymuştuk. Kaldığımız hostele yakın olduğu ve şehrin
gece trafiğinde uzun süre motorsiklet kullanmak istemediğimizden biz
Collesium’u tercih ettik. Saat 21.00’de başlayan şova Pattaya’nın kabus trafiği
ve haritayla boğuşarak ancak 20 dk gecikmeyle yetişebildik. Giriş ücreti VIP
1200 B normal 1000B görünce hepimiz önce bir şaşırdık çünkü internetten
okuduğumuz fiyatlar 500 Baht’tı.
Saat zaten 20.15 olmuştu ve
şovun ilk 15 dk’sı geçmişti; bu arada Alcazar ve Tiffany’deki şovlar da
başlamıştı. Zaten bu trafikte şehrin diğer ucundaki bu yerlere ulaşmamız da
mümkün değildi.
Kapıda “N’apalım girelim mi
girmeyelim mi? Yoksa yarın Alcazar veya Tiffany’i mi denesek?” diye konuşurken
yanımıza yaklaşan -muhtemel Collesium’un yetkililerinden- biri eğer gecikmeyi
kabul edip girersek, VIP koltuklar için bilet fiyatını 600 Baht yapabileceğini
söyledi. Hemen karar vermemiz gerekiyordu zira içeride şov zaten devam ediyordu
ve her geçen dk aleyhimize işliyordu. Buraya kadar gelmiştik, gecikmeyle de
olsa girip izlemek için 600B (40 TL) iyi fiyattı. Hemen ok deyip çabucak
biletlerimizi aldık ve yukarı çıktık.
Görüntü, sahne, kostümler,
müzikler, koreografi ve dekor yanında tamamı Lady Boy’lardan oluşan dansçıların
sundukları performanstan o kadar etkilendik ki sadece 50 dk kadar izleyebildik
ama ödediğimiz paranın her kuruşuna deydi diyebiliriz.
En son yapılan salon olması
nedeniyle Collesium’un diğerlerinde olmayan veya eksik olan şeylerin ilavesiyle
hazırlandığını söylediler ama Lady Boy Show için Collesium mu yoksa Tiffany mi
yada klasik Alzacar mı tercih edilmeli konusunda bir yorum yapamayız. Zira biz
sadece Collesium’u görebildik.
Burası Roma’daki Collesium
şeklinde inşa edilmiş; anfi tiyatro şeklindeki yerleşim düzeniyle sahne salonun
her yerinden rahatça izlenebiliyor, ayrıca akustik ve sahne dekoru anlamında hem
en yeni teknoloji kullanılmış hem de diğerlerinde eksik olan veya olmayan her
şey buraya ilave edilmiş.
Collesium’un hergün 18.00-19.30 ve 21.00 olmak üzere 3 seansı
mevcut; fiyatlar VIP 1200B, normal 1000B ilgililere duyurulur J
Pattaya’daki 2. günümüz bu
şekilde sona eriyor. Yarın ufak aktivitelerle ve bolca dinlenerek geçirmeyi
düşündüğümüz bir gün olacak, zira ertesi gün Bangkok’ta bizi bekleyen yoğun bir
Chatuchak Pazarı var. Bangkok notlarında görüşmek dileğiyle şimdilik bu kadarJ