3 Mayıs 2014 Cumartesi

Tayland’ın en çok Türk nüfus barındıran şehri Pattaya



Jomtien Beach 2 Mayıs

Arkadaşlarımızı havaalanından alıp tekrar Pattaya’ya dönmemiz akşam üzerini buldu. Her ikisi de hafiften jet-lack ve şaşkın, ayrıca biz de sabahın erken saatlerinden beri yollarda olmaktan yorgun olduğumuzdan Jomtien Plajı’na inip kendimizi hemen denize atalım istedik. Tabii işçi bayramı tatilinden haberimiz yoktu:(Sahile hücum eden yerel halk, bütün kaldırımları piknik alanına çevirip plajı da öyle bir doldurmuştu ki, bu karmaşada denize girmeyi hiç birimizin gözü yemedi açıkçası.

Hava bozuk, deniz bulanık, etraf da böyle kaotik olunca hafiften canımız sıkılmıştı. Bora’nın da benim de Pattaya’da olmakla ilgili beklentimiz bu olmadığından her ikimiz de “acaba burayı kısa tutup hemen ertesi gün Bangkok’a mi geçsek” demeye başladık. Sonuçta ilk günü böyle sahilde kısa bir yürüyüş ve sonrasında da bol bol sohbetle geçirip bitirmeye karar verdik.

Ertesi gün hepimiz biraz daha iyiydik. Keyifli bir kahvaltı sonrasında birer motor kiralayıp, Pattaya’nın gezilebilecek yerlerini keşfe çıktık. Hava güneşli, açık, etraf dün akşam göründüğünden çok daha güzeldi.

Gün boyu gezdiğimiz yerler akvaryum (Underwater World), 3 ve 4 boyutlu resimleriyle dünyanın en geniş interaktif müzesi Art in Paradise, Pattaya’yı tepeden gören ve şehrin geneline göre püfür püfür esen Wat Phra Yai, Big Buddha heykelinin bulunduğu Wat Prabaht , meşhur Walking Street ile akşam 21.00 showuna 20 dk gecikmeyle yetişebildiğimiz Collesium’daki Lady Boy Show’du.

Yani Pattaya ilk günkü izlenimlerimizin tersine, ikinci gün hepimizi iyi hissettirecek güzel gün batımı manzaralarıyla gönüllerimizi fethetmeyi başardı diyebiliriz. Şehrin her ne kadar sex turizmiyle ön plana çıkan olumsuz bir imajı varsa da bizce Pattaya’da bunun dışında öne çıkabilecek pek çok güzel şey var. Mesela "Art in Paradise” Bora ve benim neredeyse hiç sıkılmadan, 3 ve 4 boyutlu resimler önünde dakikalarca eğlenip değişik pozlar vererek zaman geçirdiğimiz, hatta çıkmak istemediğimiz son derece keyifli bir müze.. Bizce özellikle çocuklu aileler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Giriş kişi başı 300B, 100 cm’in altındakilere ise bedava J

Kemaller akvaryumu çok beğendiklerini söylediler. Çok büyük ve kapsamlı olmamakla beraber çocuklu aileler için gelmişken gidilebilecek bir yer olabilir. Giriş kişi başı 500B.

Hem Wat Phra Yai hem de Wat Prabaht, Pattaya manzarası için muhteşem iki nokta. Big Buddha heykeli çok büyük olmamakla beraber güzel fotoğraf kareleri veriyor.

Walking Street canlı müzik ve dans şov gösterileriyle özellikle erkek turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri bir sokak. Kalabalık gürültü ve keşmekeşine rağmen ününe layık bir görselliği olduğunu söyleyebiliriz. Bol bol fotoğraf çekip epeyce eğlendik. Bu arada Walking Street’te  ayrı noktalarda 3 Maraş dondurmacısı ve 2 sağlam dönerci ile karşılaştık. Bu arada bir sürü de seyyar “Turkish Doner Kebab” da var tabii ama bu dediklerimiz öyle değil; İskender Kebap dahil çeşitli kebaplar yapan bildiğimiz dükkanlar. İşletmecileriyle yaptığımız sohbet esnasında anladık ki Tayland’ın en çok Türk nüfus barındıran şehri Pattaya. Türkiye’den gelen turların da en önemli ziyaret noktası olan Pattaya ve Walking Street, kurbağa, çekirge, böcek ve sticky rice (buharda pişmiş pirinç)’tan sıkılan turistlerle memleket lezzetlerine hasret Türkler için adeta bir cennet.

Pattaya’daki önemli turistik atraksiyonlardan biri de Lady Boy Show’lar.En eskisi Alcazar, en iyisi Tiffany ve en moderni de Collesium diye duymuştuk. Kaldığımız hostele yakın olduğu ve şehrin gece trafiğinde uzun süre motorsiklet kullanmak istemediğimizden biz Collesium’u tercih ettik. Saat 21.00’de başlayan şova Pattaya’nın kabus trafiği ve haritayla boğuşarak ancak 20 dk gecikmeyle yetişebildik. Giriş ücreti VIP 1200 B normal 1000B görünce hepimiz önce bir şaşırdık çünkü internetten okuduğumuz fiyatlar 500 Baht’tı.

Saat zaten 20.15 olmuştu ve şovun ilk 15 dk’sı geçmişti; bu arada Alcazar ve Tiffany’deki şovlar da başlamıştı. Zaten bu trafikte şehrin diğer ucundaki bu yerlere ulaşmamız da mümkün değildi.

Kapıda “N’apalım girelim mi girmeyelim mi? Yoksa yarın Alcazar veya Tiffany’i mi denesek?” diye konuşurken yanımıza yaklaşan -muhtemel Collesium’un yetkililerinden- biri eğer gecikmeyi kabul edip girersek, VIP koltuklar için bilet fiyatını 600 Baht yapabileceğini söyledi. Hemen karar vermemiz gerekiyordu zira içeride şov zaten devam ediyordu ve her geçen dk aleyhimize işliyordu. Buraya kadar gelmiştik, gecikmeyle de olsa girip izlemek için 600B (40 TL) iyi fiyattı. Hemen ok deyip çabucak biletlerimizi aldık ve yukarı çıktık.

Görüntü, sahne, kostümler, müzikler, koreografi ve dekor yanında tamamı Lady Boy’lardan oluşan dansçıların sundukları performanstan o kadar etkilendik ki sadece 50 dk kadar izleyebildik ama ödediğimiz paranın her kuruşuna deydi diyebiliriz.

En son yapılan salon olması nedeniyle Collesium’un diğerlerinde olmayan veya eksik olan şeylerin ilavesiyle hazırlandığını söylediler ama Lady Boy Show için Collesium mu yoksa Tiffany mi yada klasik Alzacar mı tercih edilmeli konusunda bir yorum yapamayız. Zira biz sadece Collesium’u görebildik.

Burası Roma’daki Collesium şeklinde inşa edilmiş; anfi tiyatro şeklindeki yerleşim düzeniyle sahne salonun her yerinden rahatça izlenebiliyor, ayrıca akustik ve sahne dekoru anlamında hem en yeni teknoloji kullanılmış hem de diğerlerinde eksik olan veya olmayan her şey buraya ilave edilmiş.

Collesium’un hergün  18.00-19.30 ve 21.00 olmak üzere 3 seansı mevcut; fiyatlar VIP 1200B, normal 1000B ilgililere duyurulur J


Pattaya’daki 2. günümüz bu şekilde sona eriyor. Yarın ufak aktivitelerle ve bolca dinlenerek geçirmeyi düşündüğümüz bir gün olacak, zira ertesi gün Bangkok’ta bizi bekleyen yoğun bir Chatuchak Pazarı var. Bangkok notlarında görüşmek dileğiyle şimdilik bu kadarJ














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder