15 Mart 2020 Pazar

Beyrut gezi notları Sursock Müzesi & Gamayze & Souks Beyrut


Beyrut'taki 2. günüm 6 Mart 2020

Sabah 05.00'den beri yağmur yağıyor. Değişir meğisir dedim ama hiçbir değişme yok; meteoroloji bu sefer kesin tutturdu; şakır şakır yağdığı gibi koyu gri bulutlar da giderek alcaliyor galiba öğleye doğru şimşek falan da var gerçekten.

Kahvaltı için yine ayni dukkandayim. Bu sefer üçgen şekilli ıspanaklı bir börek aldım. Taze taze beş dakikada pişiriverdi adam.


Üzerimde yagmurlugum var; altıma da su geçirmez pantolonumu giyip dağ botlarimi sımsıkı bağladım. Komando modundayim; yılmak yok bugün Beyrut'taki son günüm illa gezicem. Fotoğraflar size biraz depresif gelebilir ama gezerken ben hiç öyle hissetmiyorum; zira Beyrut gerçekten çok güzel bir şehir.



Savaştan sonra yapılan uzun, her yanı camlı mavi, yeşil kimliksiz gökdelenler buraya da her hangi bir yer havası vermeye çalışmissa da Lübnan ruhu her köşe başında kendini gosteriyor.

Müthiş bir estetik var apartmanlarda; yüksek tavanlı daireler, geniş apartman girişleri, bahçelerde dev palmiyeler, pencerelerde, balkonlarda, çatılarda ve teraslarda kauçuk, yuka, hurma ağaçları..



Yeşille içiçe apartmanlar, Viyana'daki
Hundred Wasser evlerini hatırlatıyor. Bu evlerin olduğu sokaklar bir başka güzel. İnsan kendini sayfiyede gibi hissediyor. Zaten bu güzel Akdeniz liman şehrine hiç yakışmamış o dev gökdelenler. Tıpkı İzmir'e yakismadigi gibi..

Bugün yine İckhanian'a gittim; işletmecileri Ermenilermiş. Madamla biraz daha sohbet ettik, 50 seneden fazladır bu fırını islettiklerini, Türkiye'de pek çok dostları akrabaları olduğunu anlattı. Ustalardan biri Mardin'li Gazi Usta; otuzbes sene önce gelip yerleşmiş Beyrut'a.  Eşi Lubnanliymis kızları oğulları hatta torunları olmuş ama memleket hasreti hiç bitmemiş, bir türlü buralı olamamış, her sene mutlaka memlekete geliyormuş.



Beyrut'ta lahmacun, mantı, su böreği deyince kesinlikle "İckhanian Bakery". Yerini soranlara özelden tarif yapabilirim.

Bugün böyle yağmur olunca bisikletle korniş'te turlama olayı yalan oldu tabii. Ben de bir sanat müzesi gezmeye karar verdim. Müzenin adı Sursock Müzesi. Nicolas İbrahim Sursock, Lubnan'li
bir aristokratmis. Ölümünden sonra evinin sanat müzesi olarak kullanılmasını istemiş ve 1961'den buyana Lübnan asıllı sanatçıların eserleri sergileniyormus. Kesinlikle tavsiye ederim. Ben çok müze gezen biri değilim ama burasi müzeden çok bir sanat galerisi o nedenle fevkalade
zevk aldım.


Müzeden çıkışta aşağıya down town'a doğru yürürken Gammayze (Cameyze okunuyor) sokagina girdim. Beyrut'un en eski ve kimliğini korumuş evleri bu sokakta yeraliyor. Sağlı sollu gayet şık restoranlar, kafeler, baharatcilar var; hepsi de birbirinden fotojenik.




Şehrin göbeğinde, limanın tam karşısındaki yuvarlak bina "Egg of Beyrut" diye geciyor. Kapkara, bombalanmis kursunlanmis koca bir ucube gibi görünen bu binanin yapımına 1965 yılında başlanmis. Sinema tiyatro gibi kültürel eventler için planlanmis ancak savaş başlayınca yarım kalmış. Şimdilerde ise rejim karşıtı protestocuların, akademisyen, öğrenci ve politikacıların karargahı gibi olmuş. Dıştan bakıldığında sanki yıkıldı yıkılacak gibi duruyor, içine girerken insan epey bir tereddüt ediyor ama sıkıntı yok; sanki yaşananları unutturmamak için direnir gibi bir hali var.





Beyrut pek çok farklı dine mensup insanın birlikte yaşadığı bir şehir. Kadınlar da çalışma hayatında çok aktif; tek başına seyahat açısından hiçbir sorunla karsilasmadim. Diğer şehirleri bilmiyorum ama Beyrut ve kuzeydeki kıyı kasabaları son derece güvenli yerler. Bir sonraki gelişimde bisikletle kuzeyden güneye bütün kıyıyı gezebilirim diye düşünüyorum hepi topu 200-250 km zaten😊
Giyim kuşam son derece modern, kadınlar hep açık. Türkiye bu anlamda çok daha kozmopolit.

Lübnan toplam nüfusunun yarısı Beyrut'ta yaşıyor. Ekonomik olarak Lübnan iyi durumda değil bu da hayatın her alanına yansıyor. Temizlik anlamında pis olduğunu söyleyebilirim.  İnsanlar çöp kutuları yerine rahatça dışarı atıyorlar her şeyi. Trafik çok karmaşık. Korna sesleri bir an bile durmuyor. Trafik kuralları yerine  arabalar korna çalarak anlaşıyorlar desem yalan olmaz. Otobüs ve dolmuş şoförleri deli gibi hız yapıyorlar. Çarpacak kadar yaklaşıp sürekli makas atarak ilerliyorlar. Byblos yolunda birkaç kez neredeyse kaza yapıyorduk ama baktım benden başka herkes mutlu alışmışlar demek ki.
Benzin fiyatlarına çok şaşırdım 24.000 Lübnan Lirası gibi fiyatlar gördüm. Bölüp carpiyorum aklım almıyor. Yani 1 lt benzin bizim paramızla 72 TL falan mı diyorum!! Sonra öğrendim ki benzin istasyonu tabelalarindaki fiiyatlar 20 litre icinmis. Yani 72/20 3,6 TL oluyor..😊 Elektrik konusu da sıkıntılı Beyrut'ta. Sürekli kesintiler var; ayrıca da çok pahali. Klima, saç kurutma makinası, termosifon çalıştırırken hep hesap kitap var yani. Ayrıca herkes camasirini duşunu bu kesintilere göre ayarlıyor. Her apartmanda jeneratör var mecburen. Ah güzel memleketim♥️

Yarın buradan Amman'a geçiyorum. Beyrut bu kadar yeterli geldi bana, bir günüm daha olsaydı Baalbek ve Anjar'a gidebilirdim. Bir dahaki gelişime direkt oralardan başlayıp gezeceğim.. Görüşmek
üzere🖐️😊




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder