3 Haziran 2013 Pazartesi

Dünyanın en yüksek başkenti La Paz'dayız



26 Ocak 2013 Cumartesi.. Bolivya'nın resmi başkenti Sucre, La Paz ise sadece idari başkent olarak kabul ediliyor ancak onun başka bir ünvanı var: o deniz seviyesinden 3660 mt yukarıda kurulu ve "dünyanın en yüksek başkenti"..

Oruro-La Paz arası toplam 3 saat ve neredeyse her 15 dakikada bir, bir otobüs kalkıyor; fiyatı 10-15 BOB (2,5-3 TL).. Dün sabah bindiğimiz otobüs saat 10.30’da hareket etti ve öğle 14.00 gibi La Paz’daydık. Bu kıtaya geldiğimizden beri 14, 18 hatta 24 saatlik yolculuklara alıştığımızdan Oruro-La Paz arası 3 saat, göz açıp kapatıncaya kadar geçiverdi tabii. Yol boyu küçük köyler ve kıraç arazilerden geçtik. Saat 13.55 olup da artık La Paz yakınlarında olmamız gerektiğini düşündüğümüzden, gözlerimiz  ufukta bir büyük şehir aramaya başladı. Sonuçta dünyanın en yüksek başkentine geliyorduk ve deniz seviyesinden yüksekliği 3660 mt olan bu şehri merak ediyorduk..

Zaman biraz daha ilerleyip de şehre ait ilk evleri görür görmez durumu kavrayıverdik :)  La Paz’ı tabii göremezdik, çünkü şehir tıpkı kocaman bir kase gibi aşağıda, tamamen dağların arasında bir çukurun içinde uzanıyordu (bu koyağın adı Chuquiago’ymuş).. La Paz’ı gökte ararken yerde bulmuştuk; diğer taraflardan girişin nasıl göründüğünü henüz bilemiyoruz ama Oruro tarafından giriş gerçekten böyle.. Bütün yollar tepelerden aşağıya inip kasenin ortasında birleşiyor ve neredeyse düz sokak yok gibi; her yerde yokuşlar ve merdivenler var..

Otobüsle tepeden aşağıya sayısız varyanttan geçerek iniyorsunuz; "Terminal de Buses" şehir merkezine çok yakın. Dolayısıyla aradığınız hosteli bulmak, yürüyerek sadece birkaç dakika sürüyor. Kasenin yanları sağlı sollu gece kondu benzeri binalarla dolu; boya bile yapılmamış tamamen tuğla duvarlar nedeniyle her yer kıpkırmızı, kasenin tam ortasında ise (yani en çukur ve en düz yerinde) 20-25 katlı gökdelenlerle koloniyal dönemden kalma (pek çoğu resmi daireler) binalar var..   Plaza De Armas şehrin en büyük meydanı, şehrin ortasından geçen en büyük cadde ise Avenue Mariscal Sanra Cruz..

Görebildiğimiz kadarıyla bütün büyük şehirlerde olduğu gibi trafik La Paz’ın da sorunu.. İlerlemeyen trafik nedeniyle çalan kornalar ve duran araçların arasından kendini yollara atıp karşıdan karşıya geçmeye çalışan insan görüntüleri bize hayli tanıdık..

Hostele kadar bu görüntülerle ilerledikten ve sırtımızdaki çantaları bıraktıktan sonra hem şehri görmek hem de karnımızı doyurmak üzere her zamanki gibi kendimizi sokaklara atıyoruz.. Plaza De Armas’a giden büyük sokaklarda sayısız yiyecek alternatifi var; ayak üstü bir şeylerle karnımızı doyurduktan sonra biraz daha aşağılara , tur firmalarının bulunduğu sokaklara çeviriyoruz yönümüzü.. Pazartesi Peru vize başvurusu için konsolosluğa gideceğimizden, “önümüzdeki 2 günü civarı gezerek ve varsa keyifli birkaç tura katılarak geçirelim” diyerek tur firmalarını dolaşmaya başlıyoruz.

La Paz’da yaklaşık 50-60 tur firması var; hemen hepsi Sagarnaga ve Lllyampu isimli 2 sokakta bulunuyor. Aklımızda öncelikle “Death Road” diye bilinen Kuzey Yungas Yolu var.. Geçmişte trafik olan bu yolda pek çok ölümlü kaza yaşanmış ve 1995 yılında “dünyanın en tehlikeli yolu” ünvanını almış. Ancak yapımı uzun yıllar alan (20 yıl kadar) yeni yolun yapılmasından buyana burada bisikletli turistler dışında bir trafik yok..

Yaklaşık 65 km ve tamamı olmasa da %90’a yakın bölümü yokuş aşağı seyreden bu yolun bir tarafı tamamen uçurum diğer tarafı da dağ yamacı.. Keyifli olacağını düşündüğümüz bu tura katılmak için fiyatları araştırıyoruz; bisiklet özelliklerine göre değişen fiyatlar 300-550 BOB aralığında.. Epey bir firma dolaşıp biraz da pazarlık ettikten sonra hidrolik fren+ ön süspansiyonlu iki bisiklet için Pazar gününe kişi başı 330 BOB’a bir firmayla anlaşıyoruz.

Tur, molalarda verilen atıştırmalıklar ve tur sonunda gidilen bir otelde yemek+yüzme havuzu+duş hizmetleriyle renklendirilmiş durumda; ayrıca fotoğraf ve video görüntüsü işini de haliyle tur firması  hallediyor. Çoğaltılan cd'ler katılımcılara bir gün sonra hediye t-shirt ile birlikte teslim ediliyor. Bundan sonrası için tek duamız havanın iyi olması ve turun kazasız belasız geçmesi!! :)

Sonrasında kasenin ortasındaki nispeten düz sokakları(!) turlamaya devam ediyoruz.. Coca yaprağını M.Ö. 2500’lerden alıp günümüze yani Coca Cola’ya, kokaine ve kokainin ilaç sanayinde kullanılan çeşitli formlarına getiren tarihi geçmişi, Coca Müzesi’nden daha iyi anlatabilen bir yer yoktur sanıyoruz; hem gerçekten bilgilendik hem de son derece keyifli zaman geçirdik.. Ardından “Cadılar Pazarı” denen dükkanların da içinde yeraldığı sayısız hediyelik eşya satıcısının bulunduğu bölgeyi gezmeye başladık. Aslında bunların hepsi birbirine çok yakın yerler ve hepsi toplam 10 sokaktan oluşan “turistik alan”ın içinde yeralıyorlar.


Akşama doğru çiseleyen yağmuru görünce “hızlanmadan hostele dönelim” dediysek de başaramadık:( Önce hafif başlayan yağmur giderek hızlandı ve şiddetli şimşeklerle devam ederek havayı biranda soğutuverdi. Yaklaşık 15 dk kadar yağmur altında yürüyüp, La Paz’ın sele teslim olan ana caddelerinden paçalarımızı dizlerimize kadar sıyırarak sulara bata çıka ilerledikten sonra kendimizi hostele attık.

Son 15-20 dakikayı saymazsak gün keyifli ve güzel geçmişti; ama en güzeli kurulanıp, polarları ve kuru çorapları giydikten sonra içilen sıcak kahveydi :)



Yarın  sabah tur firmasının aracı bizi saat 07.30’da hostelden alacak ve La Paz’dan yaklaşık 1 saat uzakta yeralan başlangıç noktası Cumbre’ye götürecek. Buradaki kısa bilgilendirilme sonrası bisikletlerimizle aşağıya doğru hareket ediyor olacağız. Cumbre’de rakım 4765 m;  yaklaşık 5 saat sonunda 3500 mt aşağıya inmiş ve 1300 mt rakıma ulaşmış olacağız. Heyecanımız büyük:) bakalım bizi nasıl bir macera  bekliyor???


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder