17 Şubat Pazar, Kelibia'da Otel Palmarina'da uyandik. Kahvaltıdan sonra ilk durağımız Cap Bon. Tunus'un kuzeydeki en uç noktası ve Sicilya'nin başkenti Palermo'ya en yakın yeri. Acaba görür muyuz diye düşündük ama mesafe görüş için oldukça uzak, sadece uçsuz bucaksız deniz var.
Fenerin bulunduğu yere zaten araç girmiyor. Tepeye kadar çıkıp biraz fotoğraf çektikten sonra araca dönüp Akdeniz'e ve yarımadaya karşı çayımızı içtik (sabahları termosumuza sıcak su alıp içine earl gray atıyoruz gayet iyi oluyor)
Sonraki durağımız Tunis'in 20 km ilerisindeki sayfiye yeri Sidi Bou Said'di. Henüz deniz mevsimi olmadığından çok kalabalık değildir diye düşünerek gittik ama hava güneşli günlerden de Pazar olunca sonuç değişmedi. Kumsallar çoluk çocuk tatilin keyfini çıkaran insan doluydu.
Pek çok turistik yerde olduğu gibi fotoğraf noktaları hep belli, herkes aynı yerde deklanşöre basıyor ve muhtemelen bu nedenle internette hep aynı resimler var. Beyaz evler ve mavi pencereler, demirler, kapılar burada da Akdeniz Akdeniz kokuyor.
Arabayı asagida marinanın kenarındaki otoparka çekip sahilde uzun bir yürüyüş yaptık. Burada deniz turkuaz, ileride maviyle turkuazi ayıran bariz bir sınır var gibi sanki.
İnsan böyle seyahatlerde, sürekli gezer, bakar, okur, hesaplar ve devamlı konsantre bir şekilde burası neresiymis, orası neresiymis durumunda kalinca arada bir böyle boş boş amaçsız yürümek ve dinlenmek ihtiyacı hissediyor. Sadece ruzgara karşı yürümek istiyor. Sanki hiç bir yerde değilmiş gibi yada orası neresiyse neresiymis gibi..
Dönüşte kafeteryada oturup birşeyler yedikten sonra yavaştan kalkıp artık Tunis'e geçmeye karar verdik. Zaten bu bahar aylarinda güneş gidince hava birden soğuduğundan, en güzeli bir önce konaklama yerine dönmek oluyor.
Şehir merkezinde Medina yakınlarında bir otelde kalıyoruz. Yarın sabah arabayı teslim edeceğiz. Bundan sonraki iki gün Tunis merkezdeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder