4 Kasım 2017 Cumartesi

Durmitor Milli Parkı ve Niksic'e Dönüş 14 Ekim 2017



Tara Kanyonu'ndan dönüşte Zabljak'a, oradan da milli parka vardığımızda hava kararmıştı. Durmitor Milli Parkı nefis doğasıyla ve genelde karlı tepeleriyle hem bir dinlenme, hem de eğlenme ve kış sporları merkezi. geçtiğimiz hafta sonu bizi Sarayevo'da yakalayan soğuk buraları karla kaplamış her yer bembeyaz. 

Akşam şöyle bir tespit yaptıktan sonra konaklamak için yer bakıyoruz. Hemen hemen tüm evlerin bahçelerinde "room" yazısı var. Tesadüfen önünde durduğumuz dik çatılı o ahşap sevimli evlerden biri, yalnız yaşayan oldukça yaşlı bir teyze tarafından kullanılıyor. Işık yanan kapıyı çaldığımızda mutfakta kuzinenin başında karşılıyor bizi. Hiç İngilizce bilmiyor ama sanki bizi görür görmez kanı kaynamış gibi, "beni takip edin" işareti yapıyor. Üst katta kocaman bir salon&mutfak, bir yatak odası, bir banyo var; hepsi bizim :) Keşke bir kaç günümüz daha olaydı diye düşünmeden edemiyoruz.



Önce 30€ diyor ama biraz pazarlıkla 20€'da anlaşıyoruz. Zaten hava kararmış durumda, teyze de bundan sonra pek müşteri şansı olmadığını düşünüp iniyor herhalde. O yine işaretlerle bize aşağıda çay ikram edeceğini anlatırken ben hemen arabadan çantaları alıp geliyorum. Kuzinenin başında hem ısınıp hem de meyve çaylarımızı içerken ertesi günün planını yapıyoruz. 

Sabah erkenden duşlarımızı aldıktan hemen sonra arabamıza atlayıp milli park otoparkına gidiyoruz. Giriş ücreti 3€. Giriş görevlisi bir deftere kayıt yapmak üzere nereden geldiğimizi soruyor. Türkiye yanıtını duyar duymaz 10 gün önce İstanbul'da olduğunu, Haliç'e bakan büyük bir otelde kaldığını ve çok keyifli zaman geçirdiğini anlatmaya başlıyor. Sohbet güzel ama bizim zamanımız yok. Saat 12'de aracı teslim etmek üzere Niksic'te olmak zorunda olduğumuzdan hızlı hareket etmek zorundayız. 

Milli parkta pek çok çeşitli zorluk derecelerinde yürüyüş ve bisiklet parkurları var. Hepsi işaretlenmiş durumda. Burada birkaç gün kalıp ilk gün hafif daha sonra biraz daha zor rotalarda yürüyüş yapabilmeyi, bisiklete binebilmeyi ne kadar da isterdim. Neyse gelecek sefere artık ! 

Giriş kapısından 600-700 mt ileride bizi Crno Jezero (Kara Göl) karşılıyor. Muhteşem bir manzara, sonbahar yaprakları ve karlı tepeler, çarşaf gibi bir su ve tabii ki yansımalar.. Gölün ilerisinde solda hem yürüyüş hem de bisiklet için patikalar başlıyor. Sabahın bu buz gibi ve erken saatinde bile bir sürü ziyaretçi var kimileri koşuyor kimileri yürüyüşte. Hızlı hızlı ilerleyip bir yandan fotoğraf çekerek Kara Göl'ü çevreleyen patikada yol alıyoruz Gerçekten harika bir milli park Durmitor. Burası içindeki 3 göl ve sayısız patikayla tek başına bir haftalık bir ziyareti hakediyor.















Saat 10.00'da artık dönüş vakti gelmiş durumda. Hızla geriye gidip arabayı alır almaz kaldığımız eve oradan da Niksic'e doğru yola koyuluyoruz ve anlaştığımız saatte Niksic'teyiz. 

Navigatöre  "go home"diyoruz ve 12.05'te bizi evin önüne kadar getiriyor. Planımız arabayı teslim edip 20€'luk depozitomuzu geri alır almaz Miki'den bizi tren garına götürmesini rica etmek ve oradan da ilk Podgorica treniyle başkente geçmek. Navigatör "hedefinize ulaştınız" dediğinde hemen arabayı durdurup Figen'e "haydi bakalım geçmiş olsun" diyorum ama durduğumuz yer, bu ev tanıdık değil; acaba mı diye daha da dikkatli bakıyoruz ama hayır bu ev  Miki'nin evi değil. 

Hemen dışarı çıkıp ilk gördüğümüz kişiye sözleşme üzerindeki telefonu aramasını rica ediyoruz. Şansımıza, konuşamasa da İngilizce anlıyor adam ama telefon, defalarca aramamıza rağmen cevap vermiyor.

Miki'nin soyadını soruyor bilmiyoruz. Firma adı soruyor bilmiyoruz. Başka telefon var mı diyor, YOK. "Firma yok ev var" diyoruz "rent a car firmalarında araç yoktu tesadüfen bir adamla karşılaştık bizi Miki'ye götürdü,........... falan fian" diye bütün hikayeyi anlatıyoruz. 

Tamam hepsi ok ama şimdi ev nasıl bulunacak? Burada Miki Ahmet Mehmet gibi bir isim; yüzlerce Miki var diyor. Figen "aramaya devam edelim sanki sokaklar tanıdık geliyor" dese de ben kararlıyım; emniyete gidip arabayı anahtarları teslim edeceğim. Yardım istediğimiz adam bizi emniyete kadar götürüyor ama polisler aynı bizimkiler: mümkün değil İngilizce'yi ne anlıyorlar ne de konuşuyorlar. Ama anladığımız kadarıyla arabayı ve anahtarı almayı kabul etmiyor, "bizim işimiz değil" diyorlar. 

N'apalım? En azından derdimizi anlatıp polisten bir çözüm önerisi gelinceye kadar gitmesin diye rica ediyoruz sağolsun bizi kırmıyor kalıyor adamcağız. Uzun süre öyle mi böyle mi diye konuşup beklerken saat 14.00 oluyor. Podgorica treni 14.15 ama ne yazik ki bizsiz gidecek :(( Hepimiz yorgun, ümitsiz, emniyetin çaprazındaki cafe'de oturmaya karar veriyoruz. 

Tam kahveleri sipariş ediyoruz ki, arabanın etrafında dolaşan adamları farkediyoruz.  Bunlar Miki'nin kardeşim ve yeğenim diye tanıştırdığı kişiler.. arabanın etrafında dolaşıyorlar. Belli ki emniyetten yapılan aramalar sonuç vermiş ve bir şekilde Miki arabayı aldırmak üzere bunlari göndermiş.
Hemen fırlayıp yanlarına gidiyoruz. Biz burnumuzdan solurken onlar gülerek "haydi haydi" diyorlar bize; "Miki arabayı bekliyor". Öyle mi? Demek Miki arabayı bekliyor.. Peki neden telefonu cevap vermiyor? Neden adres yanlış? Neden benim telefonumu almadı? diye adamı soru yağmuruna tutan ben "haydi o zaman diyorum " anahtar poliste, derdinizi onlara anlatın bakalım! " 

Sonunda uzun hikaye nihayet bitiyor. Arabayı anahtarı teslim edip 20€'muzu geri alıyoruz. Adamlar bizi polisin de uyarmasıyla otogara kadar götürüyorlar. Otogarda "Podgorica otobüs biletlerimizi siz ödeyeceksiniz" diyoruz adama. Neden diye bağırıyor n'aptık ki? 

"Treni kaçırdık sizin yüzünüzden" diyoruz. "Açın konuşun Miki'yle Podgorica biletlerimizi ödesin. Biz aynı yere iki defa bilet ödeyemeyiz" diyoruz. Bilet görevlisi de onaylar şekilde başını sallayınca çaresiz Miki'yi arıyorlar, artık ne konuştularsa "tamam peki" diyor ve 6,2€'luk otobüs biletlerimizi alıyorlar. 

Otobüs hareket ettiğinde artık biraz yatışmış durumdayız. Bir yandan gülüyor bir yandan da "amma maceraydı "diyoruz. Ömrümüzden ömür gitti !! :)))

Niksic-Podgorica yolculuğu tam 1 saat sürdü. Podgorica'dan Priştine'ye giden otobüs saati ise 09.30. Bilet için 16,5€ ödedik; yolculuk 6-6.5 saat sürecek. Her şey yolunda giderse sabah 04.00'te Kosova'da olacağız.



Beklerken otogardaki kafeteryada bir şeyler atıştırıp biraz da şehir merkezinde dolaştık. Podgorica gündüz haliyle de yarım günden fazlasını gerektirmez, gece de birkaç satte dolaşılabiliyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder