26 Ekim 2017 Perşembe

İtalya'da Marotta'da 2 gece 3 gün



Adriyatik kıyısında Marotta'da resmi tatile denk geldik..  :(


İtalya’daki son iki gecemizi Adriyatik kıyısında küçük bir kasaba olan Marotta’da geçiriyoruz; nedeni de arabanın sol arka tekerinden gelen takır tukur seslerden sonra aniden yaşadığımız “ kontrol dışı gezinme” sorunu. Ne olduğunu tam olarak bilemedik ama bu seferki ciddi bir şey gibi duruyor. Hiçbir şey yok gibi giderken, araç bir anda kontrolden çıkıp kendi halinde gezinmeye başladı. Farkedip hemen toparladım tabii ama dalgınlık halinde olsa kesin bir kazaya sebebiyet verebilirdi. 

Neyse ki hemen kenara çekip durduk. Bulunduğumuz yer Marotta diye bir sahil kasabası. Günlerden Cumartesi normalde her yer açık olmalı ama ne yazık ki değil :( tesadüf bu ya İtalya'nın kurtuluşuna denk gelmişiz !! Her yer kapalı resmi tatil. Buralarda resmi tatil ya da tatil -mesela Pazar- demek yandınız demek. Bir Allah'ın kulu yok ki dükkanını açsın, çalışsın, tatil yapmayıp işine devam etsin. Herkes kapı duvar memleketi terk edip gitmiş sanki. Bedelini göze alabilirsen ilk yardım çağıracaksın yada vaktin varsa bizim gibi "pause" yapıp bekleyeceksin.

Durduğumuz yerin hemen yakınında küçük bir bar var, içerideki genç kızı cana yakın bulup durumu anlatıp ne yapabiliriz diye soruyorum. İlgiyle dinlemesine rağmen hiç İngilizce anlamadığını sonradan farkediyorum :) İleride oturan iki gence yönlediriyor hemen beni. Gençler sağ olsunlar ilgilenip yanıma geliyorlar, ben de onları alıp arabanın başında sol tekerle uğraşan Bora’ya götürüyorum. Bir tanesi çat pat da olsa İngilizce konuşuyor. Telefonla birini arayıp çekici için görüşüyor ama bedeli 250€ ! Sonuçta buradan çektirsek bile tamir için resmi tatilin bitmesini yani Pazartesi'yi beklemek zorundayız. 

Hem 250€ verip hem de Pazartesi’ye kadar bekleyeceksek o zaman burada durup beklesek olmaz mı? Gitmemiz şart mı? diye soruyorum “hayır” diyor gençler “aslında durduğunuz yer gayet iyi burada kimse size sorun yaratmaz”. 

Koskoca bir gün ve gece geçiriyoruz Marotta’da; Allah’tan ulusal bayram olduğu için deniz kıyısındaki caddede ıvır-zıvır satan tezgahlarla müzik yapan gruplar için sahneler kurulmuş. Birileri bir yerlerde kocaman kocaman mangallarda sosisler sucuklar pişiriyor, insanlar bir yandan yiyip içiyor, bir yandan da dans ediyor. Etraf rengarenk, ışıltılı neşeli.. Ona buna bakıp biraz oyalanıyoruz da zaman geçiyor yoksa insan kafaya taksa bir saat bile geçmesi mümkün değil böyle anlarda.

Bu yol İtalya'nın Adriyatik üzerindeki önemli limanlarından biri olan Ancona yolu. Dolayısıyla Hırvatistan veya Yunanistan üzerinden yapılan bütün ticaret bu yoldan işliyor. Belli ki resmi tatil limanlarda geçerli değil zira tır trafiği gece gündüz devam ediyor.Hemen yol kenarındayız ve süratle geçen tırlar öyle bir hava boşluğu yaratıyor ki zavallı Westfalia yelkenli gibi sürekli sağa sola yatıyor. Gece boyu istim üstündeyiz uyumak şöyle dursun devrilmediğimize şükrediyoruz.

Pazar sabahı erkenden uyanıyoruz. Herhalde sabaha karşı da olsa bu beşik haline alışıp kendimizden geçmişiz. Kahvaltının ardından yavaş yavaş yürüyerek tekrar pazarın kurulu olduğu alana gidiyoruz. Kutlamaların üçüncü günü için başka bir grup gelmiş, halk dansları eşliğinde insanlar çiftler halinde dans ediyorlar. Biraz onları izledikten sonra yürümeye devam ederken kendimizi bir döner kebap dükkanının önünde buluyoruz. 

İtalya'da en büyük sorun, tıpkı Fransızlar gibi hemen hemen hiç kimsenin İngilizce konuşmuyor olması. Büyük şehirlerde durum biraz daha farklı; en azından gençler biraz konuşuyorlar ama böyle küçük yerlerde kesinlikle yok denecek kadar az insan var İngilizce bilen.

Ana yolun üzerindeki bu dönerci sonradan yakın dost olduğumuz Muhammed Naseem’in.. kendisi 40 yaşlarında Pakistanlı bir işletmeci, bir süreden beri İtalya'da yaşıyor. Nereden geliyorsunuz nereye gidiyorsunuz derken nihayet İngilizce bilen biriyle tanışmaktan son derece mutlu hemen anlatmaya başlıyorum. Muhammed sakin sakin dinledikten sonra “ yarın sabah direkt bana gelin burada yakında bir servis var, sizi oraya götüreyim” demez mi mutluluğumuz tarifsiz, defalarca teşekkür ediyorum utanmasam boynuna sarılacağım :) Artık daha rahatız kurtuluş yolunda sona yaklaştığımızı düşünerek daha bir alıcı gözüyle gezip dolaşmaya koyuluyoruz.  

Marotta, çizmenin Adriyatik kıyısında küçük bir sahil kasabası. Şirin ve sakin, daha çok sayfiye yeri havasına sahip. Buradan Ancona 1 saatlik mesafe. Tekeri yaptırabilirsek yarın Ancona’ya oradan da Hırvatistan’ın Split limanına geçer, sonra da fazla oyalanmadan ve yeni bir sorunla karşılaşmadan evimize ulaşırız diye konuşuyoruz.

Ertesi sabah Muhammed’in bizi götürdüğü servis Marotta’nın içinde, aslında arabayı bırakmak zorunda kaldığımız yerden hiç de uzak olmayan bir yerde. Ama bilmeyince ve kimse de söylemeyince dünyada bulunabilecek bir yer değil tabii.

Servisin sahibi üzerinde tertemiz bembeyaz doktor önlüğü olan uzun boylu yakışıklı biri. Muhammed’le konuşup bilgi aldıktan sonra çat pat İngilizcesiyle arabayı içeri alacağını, lifte kaldıracağını, tekeri söküp duruma bakacağını ve bunlar olmadan arızayla ilgili herhangi bir şey, hele de fiyat asla veremeyeceğini söylüyor. Mecbur onaylıyoruz.

Kısa süre sonra araba liftte, büyük bir arıza yok; sadece sol ön teker bilyesini paramparça etmiş bulunuyoruz. Kolay kolay olması mümkün olmayan bir durum diyor beyaz önlüklü adam, ama biz hala asıl tamircinin bu olmadığı, bunun böyle ön tespit yapan biri olduğu düşüncesindeyiz. Hala birazdan asıl tamirci gelecek ve işe koyulacak diye bekliyoruz.
Neyse uzatmayayım sonunda anladık ki tamirci diye beklediğimiz kişi bu bembeyaz doktor gömlekli kişiden başkası değil. Kendisi, eline giydiği beyaz eldivenlerle ve ağır fakat emin hareketlerle aracımızın tamirini 1 saat gibi bir sürede bitirip tamamlıyor. Test sürüşüne birlikte çıkıyoruz, sorun olmadığını hepimiz onayladıktan sonra bizi yan taraftaki odaya yönlendiriyor.. Orada güzeller güzeli bir hanım bizi bekliyor, elinde beyaz bir zarf var. Zarfı açıp içindeki faturaya bakıyoruz : parça 65€ değiştirme işçilik bedeli : 205€ toplam 270€  :)))

Teşekkür edip ailenin tamamıyla -baba oğul gelin kayınvalide hepsi beraber yaşıyor, üst katta oturup aşağıda da bu servisi çalıştırıyorlar- vedalaştıktan sonra Muhammed'in dükkanına uğrayıp bir teşekkür de ona ettikten ve güzel birer porsiyon döner kebap yedikten sonra Marotta'dan ayrılıyoruz.. Çok şükür yine yollardayız. Bu yolda olma hali çok değişik bir duygu. İnsan hiç bir mecburiyetin bu hali kesintiye uğratmasından hoşlanmıyor hele de böyle arıza vb durumlar olması bir tür hapis durumu sanki. Tekrar özgürlüğümüze kavuşmuş gibi mutluyuz !!


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder