5 Eylül 2013 Perşembe

Quijarro'da kartlar geçmez nakit şart!!



12 Mart 2013 Salı.. Çok şükür ki her gün bir heyecan yaşayıp günlük adrenalin dozumuzu alıyoruz. Yoksa ne yazar ne çizer, buralarda can sıkıntısından ne yapardık ????

Aşırı sıcak ve nemden yapış yapış uyandığımız güne uzun soğuk bir duşla başlıyoruz. Sonraki iş bankadan para çekmek ve Santa Cruz için tren bileti almak.. Bugünün sürpriz olayı ise Quijarro’daki bankaların hiç birinin ne visa ne master ne de maestro kartla işlem yapmaması.. “Frontera’daki (sınır kapısı) bankalarda visa kart çalışıyor” diyorlar, hemen çantaları toplayıp resepsiyona bırakıyoruz ve bir taksiye atlayıp Bolivya-Brezilya sınırına gidiyoruz.. Hemen hemen 4 banka var ve hepsi birbirine max. 50 mt mesafede; bir çırpıda tamamını dolaşıyoruz ama sonuç aynı; hiçbiri kartlarımızı kabul etmiyor. 

Taksiden sonra cebimizde sadece 50 bob var ve bu para bizi ne Santa Cruz’a ne de başka bir yere götürmediği gibi “bu gece kalıp yarın bankaları tekrar deneyelim” desek gece konaklamamıza bile yetmiyor.. Çaresiz etrafa bakınıyoruz; tam karşımızda Brezilya sınır kapısı, 15 dk ileride Brezilya’nın sınır kasabası Corumba var.. “Corumba’ya gidin orada Banco Brasil’den çekebilirsiniz” diyorlar ama taksiler gidiş geliş için 50 real yani hemen hemen 150 bob istiyorlar.. “Paramız yok” diyoruz ve cepteki toplam 50 bob’u gösteriyoruz. Kafalarını sağa sola sallayıp  “mümkün değil” yapıyorlar..


Sıkıntı katsayısı 1500, ikimiz de burnumuzdan soluyoruz ve acaba mı diye bankalardan birine girip derdimizi anlatmaya, elimizdeki kartla kasadan işlem yapıp yapılamayacağını öğrenmeye çalışıyoruz ama sonuç yine olumsuz.. “Sistemsel olarak bu hesap numarasına ulaşmak ve işlem yapıp kasadan para vermemiz mümkün değil, ancak atm’lerden işlem yapabilirsiniz” diyorlar..

Corumba’daki bankaların visa kabul edip etmedikleri garanti değil; elimizdeki para zaten yeterli değil ama hadi kabul ettiler diyelim onu da taksiye verirsek hiç paramız kalmayacak, temelli aç kalacağız.. Suratlarımız düşmüş çaresizlik içinde bankanın önünde dolanıyoruz; sıcak, nem, toz, duman hepsi üstümüze üstümüze geliyor. 

Yarım saat kadar çeşitli beyin jimnastikleri ardından Corumba’ya gidip şansımızı denemeye karar veriyoruz ama taksiyle değil.. Sınır kapısına kadar yürüyüp çıkış damgası gerekip gerekmediğini soruyoruz “aynı gün için gerek yok” diyorlar; devam ediyoruz.. Az ilerisi Brezilya girişi; oradaki görevli de aynı şekilde eliyle "geçin" diye işaret ediyor ve ilerideki sarı otobüsü gösterip "şu otobüse yetişin sizi şehir merkezine götürür" diyor.. Hızlı hızlı otobüse doğru yürürken biranda otobüsün hareketlendiğini görüp koşmaya başlıyoruz ama ne yazık ki durmuyor, hızlanıp gidiyor. Her 45 dk’da bir kalkıyormuş; bizim beklemeye zamanımız yok o yüzden otostop yapmaya karar veriyoruz. Yolun karşı tarafına geçip gelen her arabaya önce “Corumba???” sonra “Corumba por favor” diye bağırıyoruz, hava çok sıcak ve nemli, sabah duş almamıza rağmen yine ter ve toz içindeyiz.. 10-15 dk kadar beklemeye devam ediyoruz ama kimse durmuyor. Derken yanımıza bir taksi yanaşıyor, bu seferki Brezilya taksisi; taksici gayet kibar yardım etmek istediğini söyleyip, nereye gittiğimizi soruyor. Derdimizi anlatıyoruz.. “Tamam 20 real’e -yani Bolivya tarafında teklif edilenin yarısından daha azına- götürürüm atlayın” diyor.
  

Yaklaşık 10 dk sonra Corumba’dayız. Arada sadece 7-8 km var ama Corumba ve Quijarro resmen iki ayrı dünya.. Biri (Corumba) asfalt caddeleri, temiz ve bakımlı dükkanları ve uzaktan gördüğümüz çok katlı binaların yer aldığı şehir merkezi ile tam bir şehir görüntüsünde iken diğeri (Quijarro) toz toprak içinde kaybolmuş, son derece bakımsız ve tamamen kaderine terk edilmiş bir köy gibi..

Taksi bir süpermarketin önünde duruyor; atm’ler marketin içindeymiş. Taksici de bizimle beraber inip makinelerin bulunduğu yere kadar yolu gösteriyor. Kartı korka korka makineye takıyoruz ve evvvvvet kabul eidyor:) Gayet doğal, her zaman yaptığımız gibi işlem adımlarını izliyoruz ve birkaç saniyelik beklemenin ardından şıkır şıkır para sayma sesi geliyor veeeeee para bölmesi açılıyor !!! Artık paramız var:) Hemen taksicinin parasını verip gönderiyoruz. Giderken “20 real daha verin sizi geri götüreyim” diyor ama hayır biz geri gitmek istemiyoruz. Teşekkür edip ayrılıyoruz.

Bunca şeyin ardından beynimiz yorgun, sinirlerimiz adeta gerilip gerilip gevşetilmiş don lastiği gibi iken hiçbir yere gitmek istemiyor, burada biraz yürüyüp şöyle derin ve sakin bir nefes aldıktan sonra güzel bir Brezilya  kahvesi içmek istiyoruz.. Az ilerde bir pastahane var; hemen o yöne seğirtip içeri giriyoruz. Raflarında tatlı tuzlu poğaça, kek ve pastaların bulunduğu küçük ama mis gibi kahve kokan bu dükkanda bizi dünyanın en güzel gülümsemesiyle karşılayan tombul ablaya iki kahve siparişi verip oturuyoruz.


Birazdan kahvelerimiz geliyor; uzun zamandır -neredeyse 3 aydır- sürekli hazır kahve içiyoruz; Arjantin, Patagonya, Şili, Bolivya, Peru ve Ekvador’da tamamen Nescafe hakimiyeti var. Filtre kahve yok denecek kadar az yerde satılıyor.. En son Ambato Banos’ta içmiştik, hemen hemen 2 hafta oluyor.. Uzun uzun Brezilya’nın bu yumuşak aromalı ve lezzetli kahvesinin tadını çıkarıyoruz.. “Nereden gelip nereye gidiyoruz falan” derken muhteşem gülümseyen tombul ablayla muhabbete başlıyoruz. Sonra sohbete eşi de katılıyor ve ben Portekizce konuşan bu insanlara bir şekilde bütün Güney Amerika maceramızı anlatmaya başlıyorum.. El, kol, İngilizce, İspanyolca kullanabildiğim ne varsa hepsini ortaya koyuyorum ama neticede anlattığım herşeyi anlıyorlar:) Hep birlikte bu müthiş ve komik performansa gülüyoruz; bazı ifadelerimi tekrarlayıp beni taklit ediyorlar, tekrar gülüyoruz.. Bu dakikaların sonunda moralimiz tekrar yerine gelmiş, yüzümüzde 1 saat öncesine ait hiçbir ifade kalmamış durumda; “bu da geçti, bunu da atlattık!!” diyoruz:) 

Dönüşte önce Brezilya sonra Bolivya sınırı, derken bir taksi ve yaklaşık yarım saat sonra tekrar cehennemdeyiz:) Hostelden çantalarımızı alıp tren istasyonuna doğru yürürken yapacağımız 14 saatlik yolculuk için atıştırmalık bir şeyler alıyoruz. Bugün Santa Cruz’a tek bir tren çalışıyor; Expresso Oriental.. Saat 16.00’da hareket ediyor ve Santa Cruz’a varış saati yarın sabah 08.00 gibi, fiyatı ise 127 bob.. Hemen iki bilet alıp bekleme salonuna geçiyoruz. Saat 15.30 gibi bagajlar teslim alınıyor arkasından da trene biniyoruz; içerisi gayet serin havalandırma çalışıyor, koltuklar temiz ve rahat görünüyor. Restaurant vagonunda yemek ve kahve servisi olduğunu öğreniyoruz, mutluyuz:)


Önemli bir bilgi: Bu trenin adı “Death Train” yani “Ölüm Treni”.. İspanyol istilası ile birlikte kıtayı ele geçiren sarı humma, yerli nüfusun büyük bölümünün ölümüne neden olurken Santa Cruz-Quijarro arasında çalışan bu tren, ölümcül hastaları şehirden uzaklaştırmak için kullanılıyormuş; zaten hastalar Quijarro’ya varmadan ölüyorlarmış. O nedenle de bu trene “Ölüm Treni” adı verilmiş.

Adrenalin yüklü bir günü daha geride bırakmanın yorgunluğu yavaş yavaş kendini gösterirken Bora televizyondaki filme bakarak şekerlemeye başlıyor, bense koltuğumda hafiften kaykılıp bilgisayarımı açıyorum; yaşasın yine yazacak bir sürü şey var!! :)))


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder