5 Eylül 2013 Perşembe

Tupiza'da at sırtında 5 saat "DIGIDIK DIGIDIK"



1 Nisan 2013 Pazartesi.. Dün güzel ve güneşli bir güne uyandık; planımız 5 saatlik bir at turuna çıkmaktı.. Tur firması olarak hem atları hem de rehberleri açısından deneyimli olduğu söylenen Grano Del Oro’yu tercih etmiştik. Kahvaltının ardından, hostele yarım blok mesafedeki ofislerine gittik. Hem bilgi alalım hem de bugün için yer varsa hemen hazırlanıp gidelim diye düşünüyorduk. 


Firma sahibi Senyora Silviya şansımıza İngilizce konuşabiliyordu; bilmek istediğimiz ne varsa hepsini öğrenebildik.Evet bugün müsaitti, istersek 5 saatlik bir tura çıkabilirdik, yanımıza su, meyve ve yiyecek bir şeyler alıp atın sırtındaki çantaya koyabilirdik, şapka ve tozluk veriyorlardı, öğleden sonra hava biraz serin olacaktı o nedenle ince bir rüzgarlık faydalı olabilirdi. Saat 11.00’de atlarımızı alıp Tupiza’nın güneyine doğru hareket edecektik; gerçi ilk gün için 5 saat fazla gelebilirdi ama bakalım sonuçlarını hep birlikte görecektik!!

Paramızı ödeyip rezervasyonumuzu yaptırdığımızda tura çıkmaya yaklaşık 1 saatimiz vardı, biraz özlem gidermek için Türkiye’yi arayalım istedik. İyi ki de aramışız; şu anda müthiş moral depolamış durumdayız ve adeta ayaklarımız yerden kesik:)

  
Saat 10.45 gibi tur firmasının önündeydik ve 11.00 gibi aynı firmadan 3 saatlik tur satın alan İsrailli bir çiftle birlikte at çiftliğine gitmek üzere yola çıktık. Hemen hemen 10 dk sonra at çiftliğindeydik; bize verilecek atlarla tanışıp tozluk ve şapkalarımızı giyme faslı 15 dakika kadar sürdü ve saat 11.30 gibi önde rehber arkada biz Tupiza’nın güneyine doğru uzanan tozlu yollara düşmüştük..
Patika kısa bir süre tren yolunu takip ettikten sonra bir dere yatağına indi ve hemen ardından da dağlara tırmanmaya başladı.  Rehberimiz Saul henüz 15 yaşındaydı  ama at sırtında oturuşu, atı sürüşü ve hareketleri öylesine rahat öylesine doğaldı ki, belli ki doğduğundan beri at sırtındaydı ve bölgeyi avucunun içi gibi biliyordu. Dün bizi önce Canon Del Duende‘ye sonra da Tupiza’ya 12 km uzaklıktaki  Toroyoj’a götürüp 5 saat boyunca gezdirdi.

Bora’nın daha önce birkaç tecrübesi olmuş benimse ilk at binişimdi; dolayısıyla biraz tedirgindim ama atlar o kadar hassas ve öylesine deneyimliler ki sizdeki bu endişeyi hissediyorlar; hareketlerini ona göre ayarlayıp yer yer yavaşlayıp yer yer hızlanarak adeta “kontrol bende sen merak etme, sadece rahat otur ve sıkı tutun” diyorlar. Tüm yolları ezberlemişler; kendiliklerinden patikayı buluyorlar.. Bu arada gayet de uyumlular; dizginler veya üzengilerle her hangi bir komut verirseniz ona da hemen riayet ediyorlar..

Yolculuğun ilk saati sonunda Bora da ben de gevşeyip atlarımıza alışarak tüm korku ve endişelerimizden sıyrılıyoruz.. Atlar Saul’un verdiği komutlarla bir süre tırıs ardından da rahvan koşmaya başlıyorlar.. Deneyimimiz yeterli olmamasına karşın kısa süre içinde biz de kendimizi onların tempolarına bırakıyor, kendiliğinden gelişen doğal hareketlerle denge sağlayıp onlarla birlikte tozu dumana katarak ciddi ciddi at koşturmaya başlıyoruz. İnanılmaz bir duygu!! Tıpkı kovboy filmlerindeki gibi yüzümü yalayıp geçen rüzgar saçlarımın arasından süzülüyor, her yanım toz toprak içinde, tozu gıcır gıcır dilimde hissediyorum ama hiçbir şey umurumda değilJ yerdeki gölgeme bakıp mutluluktan uçuyorum.. At da ben de aynı hareketlerle öne doğru atılıp sonra biraz geri geliyor ve sonra tekrar öne doğru atılarak birlikte koşuyoruz.. Öylesine güzel bir dostluk, öylesine güzel bir ortaklık hali ki bu; ilk at binme deneyimi olarak asla unutamayacağım müthiş izler bırakıyor bende.


Saul bir ara küçük bir dal parçası veriyor bana, hani atı koşturmak istersem vurayım gibisinden; ama ben kim ata vurmak kim? :) Dal parçasıyla hafiften dokunuyorum poposuna ama hiç tınmıyor, sadece ufak bir hareket hissediyorum sanki “azıcık da öbür tarafımı kaşısana abla”:) der gibi.. Birkaç kez daha deniyorum ama yine sonuç yok, bunlar böyle hafif uyarılardan anlamıyorlar fazlası da bana uymuyor, fırlatıp atıyorum dalı!


Bu arada Bora atıyla gayet iyi; ara ara boynunu okşayıp onunla konuşuyor ve bir tür öpücük sesi çıkartarak  koşmasını sağlıyor. Deneyim başka bir şey tabii.. Neyse bu durum bana da yarıyor, zira atın biri hızlanınca diğeri de arkasından aynı şekilde koşmaya başlıyor:)

Sonunda müthiş manzaralar eşliğinde at turumuzu bitiriyoruz ve 16.30 gibi artık dönüş yolundayız.. Atlar ahıra yaklaşıyor olmanın mutluluğundan sarhoş giderek hızlanıyorlar ama bu son hoplayıp zıplamalar baştakiler kadar sevimli değil, adeta acı veriyor:( Nihayet saat 17.00’de tekrar çiftlikteyiz ve ikimiz de yorgun, bacaklarımız tutulmuş ve tabii eyere denk gelen bölüm tamamen iptal durumdayız:) Atları son kez sevip okşayıp tozluklarla şapkaları teslim ettikten sonra yavaş, ama çok yavaş adımlarla çiftlikten ayrılıyoruz ve ilk gelen otobüsle Tupiza’ya geri dönmemiz toplam 10 dakika sürüyor.

Kendimizi önce hostele, ardından da sıcak duşa atıyoruz ve saçlarımızın dibine kadar işleyen toz topraktan kurtulmak dakikalarımızı alıyor tabii ama hemen arkasından hazırladığımız kahveleri yudumlarken muhteşem bir gün geçirmiş olmak dışında geriye hiçbir şey kalmıyor. Ne ağrı, ne sızı ne de dilimizdeki o toz gıcırtısı.. Taaa ki sabah uyanıncaya kadar..


Bugün yine güzel ve güneşli bir güne uyandık ama düne göre biraz farklı olarak yataktan hiç çıkasımız yok! Her yanımız ağrıyor, oturmakta zorluk çekiyoruz ve çok yavaş hareket etmemize rağmen ani kramplar peşimizi bırakmıyor.. “Eee madem bugün hiç dışarı çıkmayacağız o zaman güzel bir şeyler hazırlayalım, hem yiyelim hem de dünkü fotoğraflara bakalım” diyoruz.


 Açılışı kreple Bora yapıyor, bense günün ilerleyen saatlerinde yumurtalı ekmekle katılıyorum olaya ve tüm günü yiyip içip dinlenerek geçiriyoruz. Bu arada kas gevşetici ve ufak ağrı kesicilerle durumun sabahki vehametinden kurtulmuş durumdayız:) Fotoğraflara bakarken ve albüm yapacaklarımızı seçerken kendimizi yine aynı yerlerde, rengarenk dağlarda ve dev kaktüslerle süslü vadilerde hissediyoruz. Tupiza gerçekten muhteşem bir doğaya sahip; burası Bolivya’daki olmazsa olmazlardan biri..

Yarın yine güzel ve güneşli bir güne uyanmak dileklerimizle..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder