25 Mart 2015 Çarşamba

Krakow'dan önce Varşova sonra da Torun'a gidiyoruz


20 Mart 2015 Krakow’dan ayrılıp Varşova’ya gidiyoruz

Sabah uyanıp kahvaltıdan sonra Varşova’ya doğru yola çıkıyoruz. Yarın İzmir’den bir dostumuz geliyor Varşova Havaalanı’nda onu karşılayacağız. Mürselim, Torun’da yapılacak Avrupa Masterlar Atletizm Şampiyonası’nda yarişacak ve biz de birkaç gün onun yarışlarını izleyeceğiz. Sonraki planımız Gdansk, Gydina ve Varşova’yı beraber gezip onu tekrar Türkiye’ye gönderdikten sonra Polonya’dan ayrılıp Bratislava’ya doğru yolumuza devam etmek.

Krakow Varşova arası 293 km ve tamamen otoban; bu nedenle etrafta çok da fazla bir şey görmüyoruz. Varşova’ya 20 km kala her yerde yaptığımız gibi navigasyona konaklamayı düşündüğümüz karavan kampının koordinatlarını giriyoruz ve Camping 123’e  kolaylıkla ulaşıyoruz. Ne yazık ki burası da kapalı; sezon henüz açılmamış. Hava karardığı ve gidecek yer konusunda herhangi başka bir fikrimiz olmadığı için havaalanına doğru gitmeye ve konaklama işini oraya yakın bir yerde çözmeye karar veriyoruz.

Varşova Frederic Chopin Havaalanı bulunduğumuz yerden çok uzak değil; navi yine iş başında ve 10 dakika içinde bizi havaalanına getiriyor. Mürselim yarın 10.15 gibi inecek ama ne olur ne olmaz sabah trafik olur geç kalırız deyip otoparkta gecelemeye karar veriyoruz.

21 Mart 2015 Varşova’dan Torun’a geçiyoruz

Uçak zamanında geliyor ve Mürs’le saat  10.30 gibi buluşuyoruz. Kucaklaşıp sarılıp öpüşme faslının ardından karavana atlayıp otoparktan ayrılıyoruz. Hepimiz kurt gibi açız ama buralarda rahat rahat kahvaltı yapabileceğimiz bir yer yok; bir an önce büyük şehirden uzaklaşmak niyetiyle kendimizi Berlin otobanına atıyoruz.

Yol bir süre batıya doğru gittikten sonra kuzeye, Gdansk’a doğru dönüyor. Otoban kenarında ahşap masalı kameryelerin olduğu park alanları var; birinde durup çay demleyip ceviz kırıp kahvaltılık neyimiz varsa çıkarıp -yumurtalarımızı atlamayalım- :) güzelce bir karnımızı doyuruyoruz.

Niyetimiz kahvaltıdan sonra Mürs’ü biraz dinlendirmek nasılsa arkada koca yatak var; bütün gece İzmir-İstanbul-Kiev-Varşova havaalanlarında süründüğünü de biliyoruz ama “yok ben iyiyim şimdi uyursam akşam uyuyamam” deyip direniyor. Sohbet ederek yola devam ediyoruz, derken bir anda arkadan gelen horlamayla irkiliyoruz :) dil farklı söylese de aklın yolu bir beden inkar etmiyor .

Akşama doğru Torun’a varıyoruz henüz hava kararmamış ama eli kulağında; Camping Tramp’i bulmak uzun sürmüyor. Dün gece yazışıp açık olduklarını ve Mürs için de bir odalarının olduğunu teyit ettiğimiz için rahatız. Giriş işlemlerini çabucak hallediyoruz ama kampingte bizden başka araç olmayınca karavan için yer bulmakta epey zorlanıyoruz :)  

Şehir haritamızı alıp karanlık falan demeden şehre doğru yürümeye başlıyoruz. Torun, 1997’de Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Wisla Nehri kıyısında yeralan kapılardan birinden şehre giriyoruz. Her taraf 13. ve 14. yy’dan kalma binalarla dolu; sanki ortaçağda yaşıyor gibiyiz. Trafiğe kapalı Arnavut kaldırımı sokaklarda dolaşırken elimizde fotoğraf makinelerimiz, neredeyse her gördüğümüz şeyi çekiyoruz.

Torun ünlü astrolog Kopernik’in doğum yeri. Şehir meydanında kocaman bir heykeli var. Şehrin sokaklarında gezerken bir anda solumuzda Kebab Turka’yı fark ediyoruz. Başka kebapçılar da var Torun’da ama bunun adı Turka olunca içeri girip bir merhaba diyelim diyoruz. Tezgahtar Sameh Mısırlı ama patronunun Türk olduğunu söylüyor. Biraz konuşup ince belli cam bardakta ikram ettiği demleme çaylarımızı içtikten sonra  ertesi gün tekrar uğramak üzere çıkıyoruz ama bu arada hava kararmış üstelik de yağmur başlamış durumda :(

En yakın marketten akşam yemeği için bir şeyler alıp hızlı hızlı konakladığımız kampinge dönüyoruz. Hemen belirtelim buralarda marketlerde alışveriş torbası vermiyorlar mutlaka çantada bir yerde küçük bir poşet yada torba taşımak lazım. Biz şanslıyız zira karavan için satın aldığımız kutular bugünlük hayatımızı kurtarıyorlar. Bir de kampinge kadar bütün bunları -yağmurun altında- kucağımızda taşımak zorunda kaldığımızı düşünsenize!! 


Akşam yemeği mönümüzde salata, bulgur pilavı, bezelye ve elma suyu var; afiyetle yiyip üzerine de kahvelerimizi içtikten sonra günü bitiriyoruz. Yarın yeniden ama bu defa biraz daha detaylı, bu güzel şehri geziyor olacağız.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder