12 Mart 2015 Nihayet
Üsküp’e ulaşıyoruz
Moralimiz bozuk uyuyamayız dedik ama pek ala uyumuşuz; sabah
07.30’da yine saati kurmuş gibi uyanıyoruz. Dışarıda baya baya kar yağıyor.
Akşam yatarken “inşallah yarın yağmur yağmaz” diye dua etmiştim ama karı hesaba
katmamışım.
Bora hemen toparlanıp yine arabanın altına girerken, ben de
ona kahve kendime de çay hazırlıyorum. Sağolsun elinden her iş geliyor; alet
edevat çantasından bir şeyler çıkarıp yağın aktığı yeri onarmak için o soğukta
saatlerce uğraşıyor. Doktor eldivenlerinden tamponlar yapıp iplerle
yapışkanlarla yağ kaçıran yeri geçici de olsa onarıyor ve karavanı yeni yağ
koyduğumuzda akıtmayacak hale getiriyor. Ben ne yazık ki sıcak içecek
hazırlamak dışında bir işe yaramıyorum; arada bir de ihtiyaç duyduğu bir alet
olursa gidip arabadan onu getiriyorum o kadar L
Sıra geldi gidip yağ alıp gelmeye.. Aracı kitleyip karşıya
geçip otostop çekiyoruz; bir iki, beş, on hiçbir araç durmuyor ta ki 31 plakalı
bir TIR’la karşılaşıncaya kadar. İbrahim bizim karavanı görüp bunların arabası
bozulmuş herhalde diye düşünmüş ve durmaya karar vermiş. Yine Türk insanı bir
başka J
Son gördüğümüz istasyon 3 km kadar ileride; bu arada
İbrahim’le sohbet ediyoruz. Bir önceki yükünü Almanya’da indirmiş parasını
alamamış, yeni yükle tekrar yollara düşüp Makedonya’ya gelmiş Bitola’ya
gidiyormuş yükünü indirip oradan Irak’a geçecekmiş.
Benzin istasyonu ileride solda beliriyor ve İbrahim’le vedalaşıp iyi
yolculuklar dileyerek TIR’dan iniyoruz. İstasyondan 2 bidon (biri yedek) yağ alıp
karşıya geçiyoruz ve bu kez ters yöne otostop çekiyoruz , yine aynı hikaye
kimse durmuyor. Epey bi bekledikten ve üşümemek için yürümeye başladıktan sonra
bir araba durup bizi alıyor, 10 dk içinde yine karavanın yanındayız.
İlk bidonu yağ deposuna koyuyoruz ve biraz çökmesini
bekleyip tekrar kaçırıp kaçırmadığını kontrol ettikten sonra hemen yola
çıkıyoruz. Her 5 km’de bir durup ne kadar kaçırdığına bakıyoruz ama durum gayet
iyi Bora’nın müdahalesi başarılı gibi J
Üsküp otobanına girmeye yaklaşık 10 km kala bir benzin
istasyonunda kahvaltı yapmak için duruyoruz; hem sularımızı dolduralım hem
arabayı şöyle bir yıkayalım hem de yağ akıtıyor mu tekrar kontrol edelim
diyoruz. Arabadan inip de yerdeki damlaları görür görmez moralimiz bozuluyor ve tabii kahvaltıyı falan unutup benzin
istasyonundakilerin tarif ettiği tamirciye doğru tekrar hareket ediyoruz.
Tamirci ana yoldan 10 km kadar içeride Kavadarci adlı köyde yeralıyor. Gittiğimizde
önce gayet soğuk karşılanıyoruz ve bu kadar yağ kaçırmanın büyük bir sorun
olmadığı söyleniyor. Biz ısrarla Bora’nın onarmaya çalıştığı yeri gösterip
aslında daha çok kaçırdığını ancak bizim geçici çözümlerle azalttığımızı ama
otobana girersek sorunun büyüyeceğini anlatıp yardım rica ediyoruz. Gönülsüz de
olsa bir şekilde ikna olan usta, altından bakıp sorunu bulmak için karavanı kanala çekmeyi kabul ediyor.
Kavadarci’deki tamirhanede 3 saatten fazla kalıyoruz ama sonuç olarak sorun
kalıcı bir şekilde çözülüyor üstelik de Türkiye’de yaptırmaya kalktığımızda
ödeyeceğimiz paranın neredeyse 1/3 fiyatına. Mutlu mesut ama iyice gecikmiş
olarak tekrar yola koyulduğumuzda saat 14.00; geldiğimiz 10 km’yi geri gidip
ana yoldan tekrar Üsküp’e devam ediyoruz ve nihayet saat 17.00 gibi
Üsküp’teyiz.
Koordinatları verdiğimiz GPS bizi direk kalacağımız kampinge
götürüyor ama bir başka sürpriz bizi bekliyor: kamping henüz açılmamış.
İnternette bu konuda herhangi bir bilgi de yok. Aynı zamanda otel ve bungalov
hizmetleri olan tesis karavan için 5€, kişi başı da 8,68€ verirsek bizi misafir
edebileceklerini söylüyor ama hem bungalovda kalıp hem de karavan ücreti ödemek
bize mantıklı gelmediğinden kabul etmiyoruz. Yarım saat daha devam edip Üsküp
merkeze ulaşıyoruz.
Üsküp küçük ama sevimli bir başkent; her yer Osmanlı
izleriyle dolu. Nüfusunun yarısı Makedonlardan yarısı da Türk, Boşnak, Arnavut
ve Sırp’lardan oluşuyor. Merkeze doğru ilerliyoruz ve aracımızı büyük bir
alışveriş merkezinin otoparkına çekiyoruz. Park alanından Makedonya meydanına
doğru yürürken Vardar Nehri kıyısını tercih ediyoruz zira burası hem nehrin iki
yakasındaki görkemli binaları hem de nehir boyu uzanan cafe ve restoranlarıyla
keyifli görünüyor.
Meşhur Taş Köprü’den başlayarak Vardar’ın üzerinde yeralan
Sanatçılar Köprüsü ve Göz Köprüsü’nü gezip nehir boyundaki binaların fotoğraflarını
çektikten sonra Taş Köprü’nün devamındak Eski çarşı’ya (Old Bazaar) giriyoruz.
Burası İzmir’in Kemeraltı Çarşısı havasında bir yer. Hediyelik eşyacılar,
cafeler, restoranlar, döviz büroları.. kısacası Üsküp’ün turistik merkezi
burası.
Sabahtan beri doğru düzgün bir şey yememiş olduğumuzdan kurt
gibi açız ve okuduğumuz yazılarda söz edilen Balkan Köftesi’ni merak ediyoruz.
Bulduğumuz ilk güzel restorana girip menüye bakıyoruz; Balkan Köftesi diye
arıyoruz ama buradaki adı “Kebab”.. Fiyatlar Makedonya’da gayet makul; iki kişi
dolu dolu 2 porsiyon kebab, 2 bira, 2 su ve üzerine 2 Türk Kahvesi içiyoruz toplam
595 denar yani 9,5€ ödüyoruz.
Restoranın sahibi Liliana Makedonyalı, son derece güler
yüzlü, ilgili ve konuşkan. Az İngilizce,
tek tük Türkçe ve çokça beden dili biliyor. Son derece keyifli Makedon Halk
Müziği eşliğinde köftelerimizi yiyip biralarımızı içiyoruz. Bu arada Liliana
bize Makedonya hakkında pek çok şey anlatıyor.
Yemekten sonra Old Bazaar’ın otantik sokaklarından geçerek
tekrar Vardar nehri kıyısına çıkıyoruz ve oradan da gece manzaralarının
fotoğraflarını çekip karavanımızı park ettiğimiz alışveriş merkezine geri
dönüyoruz.
Alışveriş merkezi saat 22.00’de kapanıyor ve park alanında
konaklamamıza izin verilmiyor. Ya karavanımızı 25€ gibi fahiş bir fiyat
ödeyerek alışveriş merkezinin kapalı otoparkına çekeceğiz ya da kendimize başka
bir yer bulacağız. Güvenlik şirketinin yetkilisiyle görüşüyoruz kampingler bile
-duş, tuvalet, elektrik gibi şeyler olmasına rağmen- bu kadar istemiyor diye
anlatıyoruz sonunda “biraz bekleyin ben size bir yer göstereceğim” diyerek
uzaklaşıyor. Birazdan kapımızı çalıp kendisini takip etmemizi istiyor ve
böylece üçüncü gecemizi Üsküp merkezde hem sakin hem de alışveriş merkezinin kameraları
tarafından izlenen güvenli bir yerde huzurla uyuyarak geçiriyoruz.
Kasım 2011 de biz de arabayla kısa bir Avrupa turu yapmıştık. Üsküp'e geldiğimizde önünde fotoğraf çektirdiğiniz yapıların bazıları inşaat halindeydi. Sayenizde eskilere döndüm. İyi ki yazmışsınız sindire sindire okuyup bu sefer karavanla yapılacak tur için yeni hayaller kurmak lazım.
YanıtlaSil