14 Mart 2015 Cumartesi

Nihayet Üsküp’e ulaşıyoruz



12 Mart 2015 Nihayet Üsküp’e ulaşıyoruz

Moralimiz bozuk uyuyamayız dedik ama pek ala uyumuşuz; sabah 07.30’da yine saati kurmuş gibi uyanıyoruz. Dışarıda baya baya kar yağıyor. Akşam yatarken “inşallah yarın yağmur yağmaz” diye dua etmiştim ama karı hesaba katmamışım.

Bora hemen toparlanıp yine arabanın altına girerken, ben de ona kahve kendime de çay hazırlıyorum. Sağolsun elinden her iş geliyor; alet edevat çantasından bir şeyler çıkarıp yağın aktığı yeri onarmak için o soğukta saatlerce uğraşıyor. Doktor eldivenlerinden tamponlar yapıp iplerle yapışkanlarla yağ kaçıran yeri geçici de olsa onarıyor ve karavanı yeni yağ koyduğumuzda akıtmayacak hale getiriyor. Ben ne yazık ki sıcak içecek hazırlamak dışında bir işe yaramıyorum; arada bir de ihtiyaç duyduğu bir alet olursa gidip arabadan onu getiriyorum o kadar L

Sıra geldi gidip yağ alıp gelmeye.. Aracı kitleyip karşıya geçip otostop çekiyoruz; bir iki, beş, on hiçbir araç durmuyor ta ki 31 plakalı bir TIR’la karşılaşıncaya kadar. İbrahim bizim karavanı görüp bunların arabası bozulmuş herhalde diye düşünmüş ve durmaya karar vermiş. Yine Türk insanı bir başka J

Son gördüğümüz istasyon 3 km kadar ileride; bu arada İbrahim’le sohbet ediyoruz. Bir önceki yükünü Almanya’da indirmiş parasını alamamış, yeni yükle tekrar yollara düşüp Makedonya’ya gelmiş Bitola’ya gidiyormuş yükünü indirip oradan Irak’a geçecekmiş.

Benzin istasyonu ileride solda  beliriyor ve İbrahim’le vedalaşıp iyi yolculuklar dileyerek TIR’dan iniyoruz. İstasyondan 2 bidon (biri yedek) yağ alıp karşıya geçiyoruz ve bu kez ters yöne otostop çekiyoruz , yine aynı hikaye kimse durmuyor. Epey bi bekledikten ve üşümemek için yürümeye başladıktan sonra bir araba durup bizi alıyor, 10 dk içinde yine karavanın yanındayız.

İlk bidonu yağ deposuna koyuyoruz ve biraz çökmesini bekleyip tekrar kaçırıp kaçırmadığını kontrol ettikten sonra hemen yola çıkıyoruz. Her 5 km’de bir durup ne kadar kaçırdığına bakıyoruz ama durum gayet iyi Bora’nın müdahalesi başarılı gibi J

Üsküp otobanına girmeye yaklaşık 10 km kala bir benzin istasyonunda kahvaltı yapmak için duruyoruz; hem sularımızı dolduralım hem arabayı şöyle bir yıkayalım hem de yağ akıtıyor mu tekrar kontrol edelim diyoruz. Arabadan inip de yerdeki damlaları görür görmez  moralimiz bozuluyor ve tabii  kahvaltıyı falan unutup benzin istasyonundakilerin tarif ettiği tamirciye doğru tekrar hareket ediyoruz.

Tamirci ana yoldan 10 km kadar içeride  Kavadarci adlı köyde yeralıyor. Gittiğimizde önce gayet soğuk karşılanıyoruz ve bu kadar yağ kaçırmanın büyük bir sorun olmadığı söyleniyor. Biz ısrarla Bora’nın onarmaya çalıştığı yeri gösterip aslında daha çok kaçırdığını ancak bizim geçici çözümlerle azalttığımızı ama otobana girersek sorunun büyüyeceğini anlatıp yardım rica ediyoruz. Gönülsüz de olsa bir şekilde ikna olan usta, altından bakıp sorunu bulmak için  karavanı kanala çekmeyi kabul ediyor. Kavadarci’deki tamirhanede 3 saatten fazla kalıyoruz ama sonuç olarak sorun kalıcı bir şekilde çözülüyor üstelik de Türkiye’de yaptırmaya kalktığımızda ödeyeceğimiz paranın neredeyse 1/3 fiyatına. Mutlu mesut ama iyice gecikmiş olarak tekrar yola koyulduğumuzda saat 14.00; geldiğimiz 10 km’yi geri gidip ana yoldan tekrar Üsküp’e devam ediyoruz ve nihayet saat 17.00 gibi Üsküp’teyiz.

Koordinatları verdiğimiz GPS bizi direk kalacağımız kampinge götürüyor ama bir başka sürpriz bizi bekliyor: kamping henüz açılmamış. İnternette bu konuda herhangi bir bilgi de yok. Aynı zamanda otel ve bungalov hizmetleri olan tesis karavan için 5€, kişi başı da 8,68€ verirsek bizi misafir edebileceklerini söylüyor ama hem bungalovda kalıp hem de karavan ücreti ödemek bize mantıklı gelmediğinden kabul etmiyoruz. Yarım saat daha devam edip Üsküp merkeze ulaşıyoruz.

Üsküp küçük ama sevimli bir başkent; her yer Osmanlı izleriyle dolu. Nüfusunun yarısı Makedonlardan yarısı da Türk, Boşnak, Arnavut ve Sırp’lardan oluşuyor. Merkeze doğru ilerliyoruz ve aracımızı büyük bir alışveriş merkezinin otoparkına çekiyoruz. Park alanından Makedonya meydanına doğru yürürken Vardar Nehri kıyısını tercih ediyoruz zira burası hem nehrin iki yakasındaki görkemli binaları hem de nehir boyu uzanan cafe ve restoranlarıyla keyifli görünüyor.

Meşhur Taş Köprü’den başlayarak Vardar’ın üzerinde yeralan Sanatçılar Köprüsü ve Göz Köprüsü’nü gezip nehir boyundaki binaların fotoğraflarını çektikten sonra Taş Köprü’nün devamındak Eski çarşı’ya (Old Bazaar) giriyoruz. Burası İzmir’in Kemeraltı Çarşısı havasında bir yer. Hediyelik eşyacılar, cafeler, restoranlar, döviz büroları.. kısacası Üsküp’ün turistik merkezi burası.

Sabahtan beri doğru düzgün bir şey yememiş olduğumuzdan kurt gibi açız ve okuduğumuz yazılarda söz edilen Balkan Köftesi’ni merak ediyoruz. Bulduğumuz ilk güzel restorana girip menüye bakıyoruz; Balkan Köftesi diye arıyoruz ama buradaki adı “Kebab”.. Fiyatlar Makedonya’da gayet makul; iki kişi dolu dolu 2 porsiyon kebab, 2 bira, 2 su ve üzerine 2 Türk Kahvesi içiyoruz toplam 595 denar yani 9,5€ ödüyoruz.

Restoranın sahibi Liliana Makedonyalı, son derece güler yüzlü, ilgili ve konuşkan. Az  İngilizce, tek tük Türkçe ve çokça beden dili biliyor. Son derece keyifli Makedon Halk Müziği eşliğinde köftelerimizi yiyip biralarımızı içiyoruz. Bu arada Liliana bize Makedonya hakkında pek çok şey anlatıyor.

Yemekten sonra Old Bazaar’ın otantik sokaklarından geçerek tekrar Vardar nehri kıyısına çıkıyoruz ve oradan da gece manzaralarının fotoğraflarını çekip karavanımızı park ettiğimiz alışveriş merkezine geri dönüyoruz.

Alışveriş merkezi saat 22.00’de kapanıyor ve park alanında konaklamamıza izin verilmiyor. Ya karavanımızı 25€ gibi fahiş bir fiyat ödeyerek alışveriş merkezinin kapalı otoparkına çekeceğiz ya da kendimize başka bir yer bulacağız. Güvenlik şirketinin yetkilisiyle görüşüyoruz kampingler bile -duş, tuvalet, elektrik gibi şeyler olmasına rağmen- bu kadar istemiyor diye anlatıyoruz sonunda “biraz bekleyin ben size bir yer göstereceğim” diyerek uzaklaşıyor. Birazdan kapımızı çalıp kendisini takip etmemizi istiyor ve böylece üçüncü gecemizi Üsküp merkezde hem sakin hem de alışveriş merkezinin kameraları tarafından izlenen güvenli bir yerde huzurla uyuyarak geçiriyoruz.

















1 yorum:

  1. Kasım 2011 de biz de arabayla kısa bir Avrupa turu yapmıştık. Üsküp'e geldiğimizde önünde fotoğraf çektirdiğiniz yapıların bazıları inşaat halindeydi. Sayenizde eskilere döndüm. İyi ki yazmışsınız sindire sindire okuyup bu sefer karavanla yapılacak tur için yeni hayaller kurmak lazım.

    YanıtlaSil