21 Mart 2015 Cumartesi

Polonya'nın cennet köşesi Zakopane


18 Mart 2015 Karpatların gözdesi Zakopane

Sabah yine erkenciyiz, güneş doğarken uyanıyoruz. Gece hiç üşümedik ama sabah  yataktan hiç çıkasımız gelmiyor J Her zamanki gibi önce Bora toparlanıyor ve çay suyunu koyup arabanın sağını solunu konrol etmek üzere dışarı çıkıyor.

Bu karavanımız küçük olduğundan sadece çay yaparken bile içerinin havası kırılıveriyor. Ben de yavaş yavaş battaniyenin altından çıkıp yataktan aşağıya süzülerek güne dahil oluyorumJ Dışarısı muhteşem görünüyor, belki de bu yıl göreceğimiz son kar manzaralarıdır bunlar diyerek perdeleri açıyorum.

Ben çayı demleyip termosa koyarken Bora epeyce fotoğraf çekiyor. Son olarak ikimiz birlikte bir fotoğraf alıp Banska Bystrica’daki kamp alanımızdan ayrılıp Zvolen’e doğru yola devam ediyoruz.

Yol boyu dik çatılı rengarenk evleriyle küçük köyleren geçiyoruz. Arasıra küçük köprüler görüyoruz, altında akan buzlu dereler pırıl pırıl ve uzaklarda Karpatlar bütün görkemiyle manzaramızı süslüyor. Sağımızda solumuzda karlı çam ormanları, etrafta en ufak bir çöp yok keyifle devam ediyoruz.

Banska Bystrica’dan ayrıldıktan 1 saat sonra Zvolen’deyiz. Şehir girişinde sağda Tesco yazısını görüp takip ediyoruz; suyumuz, yumurtamız ve meyvemiz bitmiş durumda. Tesco’nun girişinde küçük küçük ekmekler satılıyor, tam kahvaltılık J hemen birkaç tane alıp hazır durmuşken burada kahvaltımızı da yapalım diyoruz. Bu arada markette içme suyu bulamıyoruz, onlarca çeşit ve değişik marka su şişesi var ama içlerinden hiç biri bildiğimiz doğal içme suyu değil; hepsinde mutlaka bir aroma veya gaz var L

Depomuzda kalan suyla çayımızı demleyip kahvaltımızı yaptıktan sonra kuzeye doğru yola devam ediyoruz, önümüzdeki ilk yerleşim yeri Ruzomberok. Elimizdeki haritaya göre Polonya sınırına çok yakınız;  Jablonka yazan yerde sınır geçişi yapacağız. O yöne doğru devam ederken bir anda benzin istasyonlarındaki fiyatların değiştiğini fark ediyoruz. Daha önce 360 gibi rakamlar yazarken şimdi 4,60  yazıyor ve hemen konuya uyanıyoruz J Polonya’dayız. Böylece Macaristan Slovakya arasında olmadığı gibi Slovakya Polonya arasında da sınır olmadığını anlıyoruz.

Zloti hakkında hiçbir fikrimiz olmadığından “ne kadar soralım da dizel fiyatını anlayalım” diyerek sağdaki ilk benzin istasyonunda duruyoruz. 1 € = 4 Zloti imiş. İstasyonda Karpatların buz gibi karlı sularının aktığı bir de çeşme var; “oh be ! “ diyerek boşalan içme suyu depomuzu ağzına kadar dolduruyoruz ve şeker gibi sudan kana kana içtikten sonra Zakopane’ye doğru yola devam ediyoruz.

Yaklaşık 1,5 saat sonra Karpatlar artık iyiden iyiye seçilmeye başlıyor. Yarım saat içinde de Karpatlar’ın en yüksek yerinde kurulu Zakopane tatil beldesine ve kayak merkezlerinin olduğu yere ulaşıyoruz.

Kayak merkezi hafta içi olması dolayısıyla kalabalık değil, hemen telesiyej için iki bilet alıp kasabayı ve Karpatları daha iyi göreceğimiz tepeye çıkıyoruz. Burası gerçekten bir cennet. Her yer bembeyaz kar, ağaçlar yavaş yavaş karlarını dökmüş yeşillenmişler, aralarında dağın tamamına yayılmış küçük küçük evler var. Çatılar rengarenk, yan duvarlar birbirine geçirilmiş keresteden.. Farklı bir mimari tarzı var  buradaki evlerin, her biri ayrı ayrı fotoğraf karesi. Masif ağaç kullanılması doğal, her yer orman tabii ama herhalde ucuz da aynı zamanda diye düşünüyoruz.

Zakopane’nin merkezinde yerel bir pazar kuruluyor ve kasaba sakinleri kendi üretikleri çeşitli ürünleri satışa sunuyorlar. İsli peyniri meşhurmuş ama açıkçası bizim damak tadımıza pek uymuyor L Dolabımızda vakumlanmış mis gibi keçi peynirimiz, Bergama tulumumuz ve örgü peynirlerimiz varken..yine de Zakopane’nin isli peynirinin de tadına bakıyoruz tabii.

Pazarda ayrıca hayvan postları, işlenmiş deri ürünleri (montlar, ceketler, terlikler, kabanlar vs), kayak malzemeleri, el oyması ağaç ürünleri de satılıyor. Krakow’dan hergün onlarca otobüs turist geliyormuş Zakopane’ye.

Saat epeyce ilerlemiş durumda ve bizim daha 100 km kadar yolumuz var. Hava kararmadan Krakow’da olalım diyerek Karpatların bu cennet köşesinden ayrılıp tekrar yola koyuluyoruz ve saat 18.30 gibi Krakow’dayız.

Hava kararmış ve mesai de bitmiş olduğundan Krakow trafiğinin en yoğun zamanına denk geliyoruz. Gerçi şehir yaklaşık 1 milyon nüfuslu ve trafik dediğimiz de sadece belli bir yerdeki geçici sıkışıklık ama yine de şehir işte L en ufak bir tereddütte arkadan korna çalıyorlar. Bir yerde duralım da turist enformasyon bürosu soralım derken sağda bir yerde gördüğümüz P işaretinin hemen altına park ediyoruz. Aklımıza yasak olabileceği de geliyor tabii ama sağımızda solumuzda başka arabalar da olduğundan rahatız.

Önce akşam yemeğimizi hazırlar, yemekten sonra da rahat rahat etrafı gezer, para bozdurur, bu arada da bir yerden bir şehir haritası buluruz diye düşünüyoruz. Ben yemek yaparken Bora da fotoğraf makineleriyle tabletin  şarjlarını hallediyor, derken camımıza bir kağıt konmuş olduğunu fark ediyoruz. Kimseyi görmedik yada kimse tarafından uyarılmadık, ne ara koydular şimdi bunu diye birbirimize bakıyoruz ama ne Bora ne de ben fark etmemişiz. Upuzun kağıtta tamamen Polonya dilinde bir şeyler yazıyor; tek kelime İngilizce yok. Belli ki yanlış park etmişiz ama bu kağıt nedir ne yazıyor ne yapmamız gerekiyor hepsi belirsiz. Nasılsa cezayı yedik bari karşıdaki polis karakoluna gidip İngilizce bilen biri varsa yardım alalım diyerek karşıya geçiyoruz.

Kadın polis gayet güler yüzlü ve ilgili. “Paralı yere park etmişsiniz 42 Zt park ücreti kesilmiş” diyor. “Banka hesap numarasına yatırabilirsiniz yada direkt ofislerine gidip elden ödeyebilirsiniz 1 ay süresi var” diye anlatıyor. Biz de P işaretini görünce “müsait” olduğunu düşündüğümüzü, geçtiğimiz diğer şehirlerde de bu şekilde geçici park alanlarının olduğunu anlatıyoruz. Kadıncağız durumumuzu anlayıp buraların özel bir güvenlik şirketinin denetiminde olduğunu ve kendilerinin müdahale edemediğini, yoksa bizi üzmeyip faturayı iptal edebileceğini anlatıyor. Bize,  durumumuzu anlatan bir mektup yazıp kağıdın üzerindeki adrese postalamamızı öneriyor; “ya açıklamanızı kabul ederler kurtulursunuz ya da etmezler ve adresinize yeni bir bildirim gönderirler, siz de o zaman ödersiniz” diyor. Bu gece için şehrin biraz dışında büyük bir alışveriş merkezini tarif ediyor, orada sorunsuz geceleyebileceğimizi söylüyor. Teşekkür edip karakoldan ayrılıyoruz.

Polisin tarif ettiği yeri navigasyona yazıp yönlendirdiği şekilde merkezden çıkınca   ilerde solda bir Mc Donalds ve hemen yanında da bir BP görüyoruz. Genelde benzin istasyonlarının gecelemeye müsait olduğunu bildiğimizden girip bu soralım istiyoruz. Burası hem şehre daha yakın hem de içeride kafeterya ve wi-fi var. Çalışanlar rahatlıkla buraya park edebileceğimizi ve gecelemenin sorun olmayacağını söylüyorlar, seviniyoruz.

Birer rakiya ikimize de iyi geliyor “bu gece Krakow’u şöyle bir gezeriz” demiştik ama demek ki o gece bu gece değilmiş.. Tek isteğimiz, bugün artık bir olay daha yaşamamak ve günü bu şekilde bitirmek. Kuzeye gittikçe sertleşen gecelerde en iyi dostumuz elektrikli battaniyemiz :)






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder