KARAVANLA AVRUPA GEZİSİ (Mart-Mayıs 2015)
3 Mart 2015 Hazırlıklar tamamlanıyor
Uzun zamandır planlarımızda olan ama diğer kıtalardan farklı
olarak karavanla yapmak istediğimiz için bugüne kadar ertelediğimiz Avrupa
turuna çıkma zamanımız geldi.
Hayallerimizi süsleyen Volkswagen Westfalia’mıza Ocak
2015’te kavuştuk ve yaklaşık 1 aydan buyana bu proje için gerek araç, gerekse
kendimizle ilgili ayarlamaları yapıyoruz; hemen hemen son aşamaya geldik.
Bugün, schengen vizelerimizi de almış bulunuyoruz şimdi
artık geriye pek bir şey kalmadı;9 Mart Pazartesi çıkmayı planladığımız Avrupa turu için geri
sayıma başladık :) Kafamızdaki süre 2 ay.. Rotamız Yunanistan-Makedonya- Sırbistan-Macaristan-Polonya-Slovakya-Avusturya-Almanya-Hollanda-Belçika-Fransa-İspanya-İtalya-Slovenya-Hırvatistan-Bosna
Hersek-Karadağ-Arnavutluk-Yunanistan ve adalar üzerinden tekrar Türkiye. Görmek
istediğimiz yerleri alt alta sıraladığımızda önümüzde yaklaşık 15.000 km’miz
var.
Başından buyana hangi hazırlıkları yaptık ve kabaca bize
neye maloldu diye bakarsak;
Schengen vizeleri için iki kişi 480 TL ödedik.
Aracımızın
yeşil sigortası 220€ tuttu.
Yapmayı planladığımız 15.000 km için aracımızı
baştan sona bakıma sokup tüm parçalarını elden geçirdik. Değişmesi
gerekebilecek her şeyi (çok acil olmayanlar dahil) yeniledik. Her şey dahil
bize yaklaşık 1000 TL’ye maloldu. Geriye sadece Yunanistan çıkışında sorulacak
uluslararası ehliyet kaldı; bu belge
gümrük kapısındaki Turing firmasından 415 TL karşılığında alınabiliyormuş.
Yanımıza aldıklarımızı şöyle bir listeleyecek olursak;
Peynir, zeytin, tereyağ, (hepsi köy imalatı organik) 250
gr’lık vakumlu paketlerde ve zeytinyağı 1’er lt’lik petlerde hazırlandı.
Tahin&pekmez ve acil durumlar için biraz konserve hazır yemek&balık alındı. Ayrıca yukarıdaki depoya çay, pirinç,
bulgur, tarhana, makarna, şeker, baharat, kuru meyve ve çerez (kavrulmamışını
oralarda bulamayız diyerek) konuldu.
Avrupadaki tüpler bize uygun olmadığı için 1 tane küçük
tüp yedeklendi.
Aracımızın çıkarabileceği her türlü soruna müdahale
edebilmek için kapsamlı bir avadanlık hazırlandı. Bu arada ciddi bir ilk yardım
seti yapıldı; ayrıca tüm seyahatlerimizde yanımızda bulundurduğumuz ilaç
çantası hazırlandı. Aşı kartları (her ihtimale karşı) pasaportlarımızla
birlikte bel çantalarımıza yerleştirildi.
Kuzeyde kalan soğuk yerler ve yüksek irtifalarda yapacağımız
konaklamalar için uyku tulumları vakumlanıp hazırlandı. Günlük kullanım için nevresim, yastık ve yorgan koruyucu bir hurca konuldu.
Çıktığımız ara mevsim dolayısıyla kıyafetler ve ayakkabılar kar,
soğuk, bahar, kaplıca, deniz hepsi göz önünde bulundurularak hazırlandı. Ama
fazla abartıya kaçılmadığını da belirtmeliyim, kıyafetlerin hepsi 1 göze sığdı,
ayakkabılar da batonlarla birlikte yatak altına girdi.
El fenerleri, tepe lambaları, flaşörlü yelekler, gece seyri
için far gözlükleri, biber gazı, harita, kalem-kağıt gibi elimizi attığımızda
ulaşmak isteyeceğimiz şeyler koltuk arkalarına yerleştirildi.
Araç için uygun bir elektrik süpürgesi, küçük bir fanlı
ısıtıcı ve kettle konuldu. Kap kacak konusunda az yer kaplayacak evcilik boyutlu
seçimler yapıldı J
ve ne fazla ne eksik 2 kişilik malzeme alındı.
Badem için de mama, mama&su kabı, aşı karnesi, tasma ve
bizim olmadığımız zamanlarda aracın dışına bağlarken kullanılacak uzunca bir
zincir alındı.
Yolculuk konusunda sıkıntı yaşanmaması için uyduyla çalışan
navigasyon programı gözden geçirilip kalacağımız kampinglerin koordinatları,
adresleri, telefonları ile büyük şehirlerin haritaları tablete indirildi.
Yolculuk için, memleketten tanıdık seslerle ömür boyu
dinlesek sıkılmayacağımız serenatlar, balatlar ve unutulmaz klasiklerden oluşan
geniş bir arşiv hazırlandı. Bu arada unutulanlar var mı bilmiyoruz ama onlar zaten
unutulmuş oldukları :) için yolda düzülen kervan misali tamamlanacak ve
ileriki yazılarda yeralacaklardır.
En önemli motivasyonumuz her zaman olduğu gibi izleniyor
olmaktır; ayrıca yaşadığımız her sorunun, bulduğumuz her çözümün bizden
sonrakilere faydalı olabileceği duygusu oralarda bizi ayakta tutan yegane
güçtür. İyisiyle kötüsüyle unutulmaz bir macera olacağı kesin olan bu seyahate
takipçi ve tanık olduğunuz için şimdiden tşk ederiz. Sevgi ve saygılarımızla,
Yakut&Bora
Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın :)
9 Mart 2015 (evden
ayrılıyoruz)
Orası burası, hayvanların yemi, evin şalteri, alarmı derken
saati öğle yaptıktan sonra sonunda evden ayrılıyoruz. En büyük sıkıntımız
Badem’i evde bırakmak zorunda olmamız ama son anda öğrendik ki canlı hayvanları
yurtdışına çıkarmak ciddi bir süreç gerektiriyormuş. Önceden biliyor
olmadığımız, daha doğrusu araştırma gereği duymayıp “kolaylıkla götürürüz
nasılsa araçta kalacak” dediğimiz için epey bi dövündükten sonra çaresiz öpüşüp
koklaşıp ayrıldık kızımızdan :(
İlk durağımız Tayfun abi; birer kahve içip vedalaştıktan
sonra ikinci durağımıza Nimet Teyze’ye geçiyoruz. Sağolsun çiğ börek hazırlamış
bizim için ; bi süre oralarda böyle lezzetler bulamazlar demiş garibim, oysa
biz böreklerin menşeyine Saraybosna’ya, Belgrat’a Üsküp’e gidiyoruz ama tabii
Nimet Teyze’nin elinden olmayacak hiçbiri :)
Çiğ böreklerimizi yiyip ayranlarımızı içtikten sonra onlarla
da vedalaşıyoruz ve Aygaz’a uğrayıp yedek tüpümüzü değiştirdikten sonra
Çanakkale’ye doğru yola koyuluyoruz. Son vedalaşma durağımız benim anne-babam..
Saat 19.30 gibi Çanakkale’deyiz. Annemler akşam yemeklerini
henüz yemişler; biz de zaten hala çiğ börekleri hazmetmiş değiliz sadece birer
çay içiyoruz. Annemlerle geçirdiğimiz 2 saatin ardından saat 10.30’daki Eceabat
feribotuna binmek üzere ayrılıyoruz. Feribotta hemen hemen yalnızız; bizden
başka sadece 1 araba var; feribot 10.30 yerine 11.00’de hareket ediyor ve yarım
saat sonra Eceabat’a varıyoruz. Bu arada fırsattan istifade yatağımızı yapmış,
elektrikli battaniyemizi takmış, yatmaya hazır hale getirmiş durumdayız.
Eceabat-Gelibolu arası 45 km kadar; havanın soğuk, mevsimin
kış, saatin de gece yarısına yaklaşıyor olmasından herhalde yollar bomboş.
Sadece biz gidiyoruz gelişte de kimseler yok. Sağımız simsiyah deniz (Çanakkale
Boğazı), yollarda hep çalışma var ve tabelalar her zamanki gibi yetersiz; bir
anlık dalsa insan çukurlardan birine girmek işten değil :(
Hava pis, yağmurlu, yollar kaygan; bu durumda yolculuk hiç
hoşumuza gitmiyor. Saat 12.15 gibi Gelibolu’ya varıyoruz. Aslında çok yorgun
değiliz ama yarın yorucu bir gün olacağının farkındayız; dinlenmek ikimize de
iyi gelecek diye düşünüyoruz. Limanının hemen yanında boş bir park yeri
ilişiyor gözümüze ve karavanımızı oraya çekiyoruz. Perdeleri kapatıp üzerimizi
değiştirmemiz pek de uzun sürmüyor ve saat 01.00 gibi uykudayız. Böylece karavandaki
ilk, Türkiye’deki son gecemiz Gelibolu limanında etiketliyorJ Biraz yerimizi yadırgıyoruz tabii ama onun
dışında hiçbir sorunumuz yok; sabah olduğunu hatırlatan araba gürültüleri
gelinceye kadar gayet rahat uyuyoruz.
10 Mart 2015
Türkiye’den Çıkıyoruz
Sabah saat 07.00 gibi uyanıyoruz ve hemen toparlanıp limanın
tam karşısındaki börekçide kahvaltımızı yapıyoruz. Kahvaltının ardından
Gelibolu limanında birkaç fotoğraf çektikten sonra Keşan’a doğru yola
koyuluyoruz. Hava düne göre daha iyi; yağış yok en azından.
Keşan yolu üzerinde benzin istasyonlarında durup kendimize
ilave çay demliyoruz sabahki çaylar haliyle kesmedi bizi :)
İpsala yol ayrımı Keşan sapağının 2 km kadar ilerisinde
yeralıyor. Üçe ayrılan yolun biri İst, biri Edirne diğeri de İpsala’ya gidiyor
zaten buradan itibaren İpsala 23, sınır kapısı 29 km.
Sınır kapısında önce uluslar arası ehliyet almak için Turing
bürosunu buluyoruz. 2 fotoğraf ve 415 TL karşılığında toplam 5 dk’da veriyorlar
ehliyetimizi. Bu ehliyet sadece Yunanistan girişinde sorulan bir şey; okuduğum
yazılarda Avrupa sınırları içinde de hiç sorulmadığı yazıyordu. Araç kiralamak
için zorunlu değil mesela ama karadan araçla giriyorsanız mutlaka isteniyor.
İnternetteki yazılarda 1.1.2015’ten itibaren bu zorunluluğun kaldırılacağı
yazıyordu ancak öğrendik ki, AB uyumlu çipli yeni ehliyetlere geçinceye kadar
uygulama devam edecekmiş.
Karavanımızın plakası eski olduğundan kafamızda bir soru
işareti vardı “acaba yurtdışına çıkacak araç plakalarında TR ibaresi şartı var
mı?” diye ancak yaşayarak gördük ki böyle bir şey yok. Aracın plakasına veya
TR’sine falan bakılmıyor; Türk tarafında aracın ruhsatı alınıp motor şase
numarası kaydediliyor, araç x-ray’a
sokuluyor ve pasaportlardaki vizelerle, harç pulları kontrol ediliyor. Yunan
tarafında ise sadece yeşil sigorta ile uluslar arası ehliyet isteniyor ve pasaportlardaki
vizeye bakılıyor.
Sınırda Meriç nehri üzerinde yer alan uzunca köprünün yarısı
kırmızı-beyaz, yarısı mavi-beyaz, Türk tarafından çıkar çıkmaz Yunan tarafına
geçiliyor. Gümrük yetkilileri her iki tarafta da gayet nazik ve güleryüzlüler.
İlk durağımız Dedeağaç İpsala’ya 42 km uzaklıkta yer alıyor.
Dedeağaç, küçük olmasına rağmen gayet modern, temiz, insanları aydınlık yüzlü
bir sahil kasabası. Karavanımızı sahilin hemen bir üstündeki bir sokağa park
edip deniz kıyısına doğru yürüyoruz. İlk dikkatimizi çeken sahil boyu atık pet
şişe, kağıt, naylon torba olmaması; sahil kenarında yürüyüş için gayet güzel
bir kordon yapılmış. Güzel giyimli beyler, hanımlar sohbet ederek yürüyüş
yapıyorlar. Mevsim nedeniyle ağaçlar henüz filizlenmemiş, deniz soluk mavi ve
insanlar kalın paltoları içinde çok keyifli değiller tabii ama eminim baharda
Dedeağaç yeşeren çınarları, masmavi denizi ve sahil boyu plajlarıyla gerçekten
hoş bir yerleşim yeridir.
Dedeağaç’tan çıktıktan sonra otobana girmiyoruz ve dağ
köyleri arasından kıvrıla kıvrıla önce Komotini yani Gümülcine’ye ve ardından
da İskeçe’ye (Xanthi) geliyoruz. Mazot
Yunanistan’da Türkiye’ye göre %15 gibi daha ucuz. Depomuzu özellikle bitmeye
yakın bırakmıştık, buradan alırız diye.. fiyatları görünce (Komotini’den
aldığımız mazot fiyatı 1,164 € yani3,30 TL) memnun olduk bir de pompacı
“fullüyor muyuz abi? “ diye sorunca ikimiz de epey şaşırdık tabii J
Ahmet Gümülcine’nin yerlilerindenmiş, Yunanistan’ın giderek zorlaşan ekonomik
durumundan epeyce dertli, işsizlik çok arttı diyor bir de hayat pahallılığından
şikayet ediyor.Türkiye’yi çok sevdiklerini, gönüllerinin Türkiye’de olduğunu
ancak şu anki mevcut siyasi durumunu üzülerek izlediklerini söylüyor.
Gümülcine İskeçe arası 52 km ve yol çok keyifli; sağ tarafta
lagünler, solda deniz karşıdaysa karlı dağlar eşliğinde ilerliyoruz. Yol boyu küçük
köyler görüyoruz. Evler, verandaları, verandalarındaki ekose masa örtüleri ve
sandalyeleriyle buralar tipik ege sahil kasabaları gibi.. hiç yabancılık
çekmiyoruz.
İskeçe’ye 3 km kadar kala Kavala kavşağı var; buradan Kavala
55 km. Otoban kullanmadan bizim gittiğimiz gibi gitmek isteyenler bu yolu takip
edebilirler.
Kavala İpsala’dan buyana gördüğümüz en güzel yerleşim yeri.
Şehir sanki ikiye bölünmüş: eski tarihi Kavala ve modern Kavala gibi.. Dönüşte
Kavala için zaman ayıracağımızdan, kalesine surlarına ve diğer Türk izlerine
bakmadan şehrin sadece doğal güzellikleriyle ilgileniyoruz bugün. Ta tepelerde
yeralan mahallelerinden Kavala’nın kuş bakışı fotoğrafını çekmek mümkün.
İzmir’in varyantı gibi döne döne epey uzun yokuşlar çıka çıka ulaştık oralara;
sonra tekrar sahil yoluna inip Palio üzerinden Selanik(Thessaloniki) yoluna
girdik. Bu mevsimde bile sahil şeridi muhteşem; evler son derece şık, yaşayan
insanlar yine öyle.. bizim Ege kıyılarımıza çok benziyor; bu kadar güzel olan
bu kıyıları yaz kalabalığıyla değil de bu sakin haliyle görebildiğimiz için
şanslıyız. Bu arada konuştuğumuz her iki
kişiden biri Türk asıllı; ya anne ya
baba tarafından Türkçe biliyor ve plakamıza bakıp hemen bizimle sohbete
başlıyorlarJ
sanki memleketten hiç ayrılmamış gibiyiz.
Bu gece burada Kavala’dayız; hemen Ege’nin kıyısında
konaklıyoruz. Yemekte tarhana çorbası (Nimet Teyze’nin Kastamonu tarhanası
muhteşemdir!!), ton balıklı makarna ve yanında da elma suyu vardı. Birazdan
yakındaki internet cafe’ye gidip bugünün fotoğraflarını ve yazımızı
paylaşacağız. Bu kıyıda biz karşı kıyıda tüm sevdiklerimiz.. Şimdiden herkese
selam sevgilerimizle iyi geceler diliyoruz :)
Yazmayı kısa kestiğiniz avrupa seyahatinizi sanki oralardaymışım gibi zevkle ve bir solukta okudum.
YanıtlaSilYa ben yazılarınızın devamını bulamadım,ya siz ilave etmediniz.
sonuçta avrupa turumu sanalda olsa tamamlayamadım. :-(
Tamam :) En kisa zamanda tamamlatalim sizin turunuzu :) tesekkurler selamlar..
Silevet devamı nerede :( tadı damağımızda kaldı
YanıtlaSil:) cok tsk ederim ne buyuk mutluluk..
SilSelamlar.. Yorumlariniz icin cok tesekkur ederim.. Aslinda yazmaya uzun bir sure devam ettim ama farkli basliklar altinda oldugu icin burada kesilmis gibi gorunuyor:( Rotamiz Yunanistan'da Selanik Edesa Bitola ve Makedonya'da Uskup Matka Kanyonu diye devam edip sirasiyla Sirbistan Macaristan Polonya Avusturya...... diye devam etti. Bu basliklar da Geri notlari mini bulabilirsiniz. En son Hallstadt 'ta yazmisim.. rahatsizlanmam dolayisiyla bir sure hic yazamadim ama donus guzergahimiz Isvicre Konstanz Golu Lyon Fransiz Rivierasi italya Hirvatistan Karadag Arnavutluk ve Makedonya notlarim mevcut :) En kisa zamanda tamamlayip yayinlamak sozum olsun. Okundugunu gormek buyuk motivasyon tekrar tesekkurler :)
YanıtlaSilöncelikle geçmiş olsun.Hem yanıt verme nezaketiniz, hemde gezi notlarının devamı için geri dönüş yapmanız beni ve sizin yazılarınızı takip edenleri mutlu etti.
YanıtlaSilBazıları hayal kurar.. bazıları yapar.
Planıma göre bu yaz hayal kuranlardan ...yapanlar safına geçerim .
Teşekkür ederim sizlere... bizlere ufuk açtığınız ve yol gösterdiğiniz için.