13 Mart 2015 Cuma

Karavanla Avrupa Gezisi (Mart-Mayıs 2015)



KARAVANLA AVRUPA GEZİSİ (Mart-Mayıs 2015)


3 Mart 2015 Hazırlıklar tamamlanıyor

Uzun zamandır planlarımızda olan ama diğer kıtalardan farklı olarak karavanla yapmak istediğimiz için bugüne kadar ertelediğimiz Avrupa turuna çıkma zamanımız geldi.
Hayallerimizi süsleyen Volkswagen Westfalia’mıza Ocak 2015’te kavuştuk ve yaklaşık 1 aydan buyana bu proje için gerek araç, gerekse kendimizle ilgili ayarlamaları yapıyoruz; hemen hemen son aşamaya geldik.

Bugün, schengen vizelerimizi de almış bulunuyoruz şimdi artık geriye pek bir şey kalmadı;9 Mart Pazartesi çıkmayı planladığımız Avrupa turu için geri sayıma başladık :) Kafamızdaki süre 2 ay.. Rotamız Yunanistan-Makedonya- Sırbistan-Macaristan-Polonya-Slovakya-Avusturya-Almanya-Hollanda-Belçika-Fransa-İspanya-İtalya-Slovenya-Hırvatistan-Bosna Hersek-Karadağ-Arnavutluk-Yunanistan ve adalar üzerinden tekrar Türkiye. Görmek istediğimiz yerleri alt alta sıraladığımızda önümüzde yaklaşık 15.000 km’miz var.

Başından buyana hangi hazırlıkları yaptık ve kabaca bize neye maloldu diye bakarsak;

Schengen vizeleri için iki kişi 480 TL ödedik. 
Aracımızın yeşil sigortası 220€ tuttu. 
Yapmayı planladığımız 15.000 km için aracımızı baştan sona bakıma sokup tüm parçalarını elden geçirdik. Değişmesi gerekebilecek her şeyi (çok acil olmayanlar dahil) yeniledik. Her şey dahil bize yaklaşık 1000 TL’ye maloldu. Geriye sadece Yunanistan çıkışında sorulacak uluslararası ehliyet kaldı;  bu belge gümrük kapısındaki Turing firmasından 415 TL karşılığında alınabiliyormuş.

Yanımıza aldıklarımızı şöyle bir listeleyecek olursak;
Peynir, zeytin, tereyağ, (hepsi köy imalatı organik) 250 gr’lık vakumlu paketlerde ve zeytinyağı 1’er lt’lik petlerde hazırlandı.
Tahin&pekmez ve acil durumlar için biraz konserve hazır yemek&balık alındı. Ayrıca yukarıdaki depoya çay, pirinç, bulgur, tarhana, makarna, şeker, baharat, kuru meyve ve çerez (kavrulmamışını oralarda bulamayız diyerek) konuldu.

Avrupadaki tüpler bize uygun olmadığı için 1 tane küçük tüp yedeklendi.

Aracımızın çıkarabileceği her türlü soruna müdahale edebilmek için kapsamlı bir avadanlık hazırlandı. Bu arada ciddi bir ilk yardım seti yapıldı; ayrıca tüm seyahatlerimizde yanımızda bulundurduğumuz ilaç çantası hazırlandı. Aşı kartları (her ihtimale karşı) pasaportlarımızla birlikte bel çantalarımıza yerleştirildi.

Kuzeyde kalan soğuk yerler ve yüksek irtifalarda yapacağımız konaklamalar için uyku tulumları vakumlanıp hazırlandı. Günlük kullanım için nevresim, yastık ve yorgan koruyucu bir hurca konuldu.

Çıktığımız ara mevsim dolayısıyla kıyafetler ve ayakkabılar kar, soğuk, bahar, kaplıca, deniz hepsi göz önünde bulundurularak hazırlandı. Ama fazla abartıya kaçılmadığını da belirtmeliyim, kıyafetlerin hepsi 1 göze sığdı, ayakkabılar da batonlarla birlikte yatak altına girdi.

El fenerleri, tepe lambaları, flaşörlü yelekler, gece seyri için far gözlükleri, biber gazı, harita, kalem-kağıt gibi elimizi attığımızda ulaşmak isteyeceğimiz şeyler koltuk arkalarına yerleştirildi.

Araç için uygun bir elektrik süpürgesi, küçük bir fanlı ısıtıcı ve kettle konuldu. Kap kacak konusunda az yer kaplayacak evcilik boyutlu seçimler yapıldı J ve ne fazla ne eksik 2 kişilik malzeme alındı.

Badem için de mama, mama&su kabı, aşı karnesi, tasma ve bizim olmadığımız zamanlarda aracın dışına bağlarken kullanılacak uzunca bir zincir alındı.

Yolculuk konusunda sıkıntı yaşanmaması için uyduyla çalışan navigasyon programı gözden geçirilip kalacağımız kampinglerin koordinatları, adresleri, telefonları ile büyük şehirlerin haritaları tablete indirildi.

Yolculuk için, memleketten tanıdık seslerle ömür boyu dinlesek sıkılmayacağımız serenatlar, balatlar ve unutulmaz klasiklerden oluşan geniş bir arşiv hazırlandı. Bu arada unutulanlar var mı bilmiyoruz ama onlar zaten unutulmuş oldukları :) için yolda düzülen kervan misali tamamlanacak ve ileriki yazılarda yeralacaklardır.

En önemli motivasyonumuz her zaman olduğu gibi izleniyor olmaktır; ayrıca yaşadığımız her sorunun, bulduğumuz her çözümün bizden sonrakilere faydalı olabileceği duygusu oralarda bizi ayakta tutan yegane güçtür. İyisiyle kötüsüyle unutulmaz bir macera olacağı kesin olan bu seyahate takipçi ve tanık olduğunuz için şimdiden tşk ederiz. Sevgi ve saygılarımızla, Yakut&Bora

Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın :)




9 Mart 2015 (evden ayrılıyoruz)

Orası burası, hayvanların yemi, evin şalteri, alarmı derken saati öğle yaptıktan sonra sonunda evden ayrılıyoruz. En büyük sıkıntımız Badem’i evde bırakmak zorunda olmamız ama son anda öğrendik ki canlı hayvanları yurtdışına çıkarmak ciddi bir süreç gerektiriyormuş. Önceden biliyor olmadığımız, daha doğrusu araştırma gereği duymayıp “kolaylıkla götürürüz nasılsa araçta kalacak” dediğimiz için epey bi dövündükten sonra çaresiz öpüşüp koklaşıp ayrıldık kızımızdan :(

İlk durağımız Tayfun abi; birer kahve içip vedalaştıktan sonra ikinci durağımıza Nimet Teyze’ye geçiyoruz. Sağolsun çiğ börek hazırlamış bizim için ; bi süre oralarda böyle lezzetler bulamazlar demiş garibim, oysa biz böreklerin menşeyine Saraybosna’ya, Belgrat’a Üsküp’e gidiyoruz ama tabii Nimet Teyze’nin elinden olmayacak hiçbiri :)

Çiğ böreklerimizi yiyip ayranlarımızı içtikten sonra onlarla da vedalaşıyoruz ve Aygaz’a uğrayıp yedek tüpümüzü değiştirdikten sonra Çanakkale’ye doğru yola koyuluyoruz. Son vedalaşma durağımız benim anne-babam..

Saat 19.30 gibi Çanakkale’deyiz. Annemler akşam yemeklerini henüz yemişler; biz de zaten hala çiğ börekleri hazmetmiş değiliz sadece birer çay içiyoruz. Annemlerle geçirdiğimiz 2 saatin ardından saat 10.30’daki Eceabat feribotuna binmek üzere ayrılıyoruz. Feribotta hemen hemen yalnızız; bizden başka sadece 1 araba var; feribot 10.30 yerine 11.00’de hareket ediyor ve yarım saat sonra Eceabat’a varıyoruz. Bu arada fırsattan istifade yatağımızı yapmış, elektrikli battaniyemizi takmış, yatmaya hazır hale getirmiş durumdayız.

Eceabat-Gelibolu arası 45 km kadar; havanın soğuk, mevsimin kış, saatin de gece yarısına yaklaşıyor olmasından herhalde yollar bomboş. Sadece biz gidiyoruz gelişte de kimseler yok. Sağımız simsiyah deniz (Çanakkale Boğazı), yollarda hep çalışma var ve tabelalar her zamanki gibi yetersiz; bir anlık dalsa insan çukurlardan birine girmek işten değil :(

Hava pis, yağmurlu, yollar kaygan; bu durumda yolculuk hiç hoşumuza gitmiyor. Saat 12.15 gibi Gelibolu’ya varıyoruz. Aslında çok yorgun değiliz ama yarın yorucu bir gün olacağının farkındayız; dinlenmek ikimize de iyi gelecek diye düşünüyoruz. Limanının hemen yanında boş bir park yeri ilişiyor gözümüze ve karavanımızı oraya çekiyoruz. Perdeleri kapatıp üzerimizi değiştirmemiz pek de uzun sürmüyor ve saat 01.00 gibi uykudayız. Böylece karavandaki ilk, Türkiye’deki son gecemiz Gelibolu limanında etiketliyorJ  Biraz yerimizi yadırgıyoruz tabii ama onun dışında hiçbir sorunumuz yok; sabah olduğunu hatırlatan araba gürültüleri gelinceye kadar gayet rahat uyuyoruz.

10 Mart 2015 Türkiye’den Çıkıyoruz

Sabah saat 07.00 gibi uyanıyoruz ve hemen toparlanıp limanın tam karşısındaki börekçide kahvaltımızı yapıyoruz. Kahvaltının ardından Gelibolu limanında birkaç fotoğraf çektikten sonra Keşan’a doğru yola koyuluyoruz. Hava düne göre daha iyi; yağış yok en azından.
Keşan yolu üzerinde benzin istasyonlarında durup kendimize ilave çay demliyoruz sabahki çaylar haliyle kesmedi bizi :)

İpsala yol ayrımı Keşan sapağının 2 km kadar ilerisinde yeralıyor. Üçe ayrılan yolun biri İst, biri Edirne diğeri de İpsala’ya gidiyor zaten buradan itibaren İpsala 23, sınır kapısı 29 km.

Sınır kapısında önce uluslar arası ehliyet almak için Turing bürosunu buluyoruz. 2 fotoğraf ve 415 TL karşılığında toplam 5 dk’da veriyorlar ehliyetimizi. Bu ehliyet sadece Yunanistan girişinde sorulan bir şey; okuduğum yazılarda Avrupa sınırları içinde de hiç sorulmadığı yazıyordu. Araç kiralamak için zorunlu değil mesela ama karadan araçla giriyorsanız mutlaka isteniyor. İnternetteki yazılarda 1.1.2015’ten itibaren bu zorunluluğun kaldırılacağı yazıyordu ancak öğrendik ki, AB uyumlu çipli yeni ehliyetlere geçinceye kadar uygulama devam edecekmiş.

Karavanımızın plakası eski olduğundan kafamızda bir soru işareti vardı “acaba yurtdışına çıkacak araç plakalarında TR ibaresi şartı var mı?” diye ancak yaşayarak gördük ki böyle bir şey yok. Aracın plakasına veya TR’sine falan bakılmıyor; Türk tarafında aracın ruhsatı alınıp motor şase numarası kaydediliyor, araç  x-ray’a sokuluyor ve pasaportlardaki vizelerle, harç pulları kontrol ediliyor. Yunan tarafında ise sadece yeşil sigorta ile uluslar arası ehliyet isteniyor ve pasaportlardaki vizeye bakılıyor.

Sınırda Meriç nehri üzerinde yer alan uzunca köprünün yarısı kırmızı-beyaz, yarısı mavi-beyaz, Türk tarafından çıkar çıkmaz Yunan tarafına geçiliyor. Gümrük yetkilileri her iki tarafta da gayet nazik ve güleryüzlüler.

İlk durağımız Dedeağaç İpsala’ya 42 km uzaklıkta yer alıyor. Dedeağaç, küçük olmasına rağmen gayet modern, temiz, insanları aydınlık yüzlü bir sahil kasabası. Karavanımızı sahilin hemen bir üstündeki bir sokağa park edip deniz kıyısına doğru yürüyoruz. İlk dikkatimizi çeken sahil boyu atık pet şişe, kağıt, naylon torba olmaması; sahil kenarında yürüyüş için gayet güzel bir kordon yapılmış. Güzel giyimli beyler, hanımlar sohbet ederek yürüyüş yapıyorlar. Mevsim nedeniyle ağaçlar henüz filizlenmemiş, deniz soluk mavi ve insanlar kalın paltoları içinde çok keyifli değiller tabii ama eminim baharda Dedeağaç yeşeren çınarları, masmavi denizi ve sahil boyu plajlarıyla gerçekten hoş bir yerleşim yeridir.

Dedeağaç’tan çıktıktan sonra otobana girmiyoruz ve dağ köyleri arasından kıvrıla kıvrıla önce Komotini yani Gümülcine’ye ve ardından da İskeçe’ye (Xanthi)  geliyoruz. Mazot Yunanistan’da Türkiye’ye göre %15 gibi daha ucuz. Depomuzu özellikle bitmeye yakın bırakmıştık, buradan alırız diye.. fiyatları görünce (Komotini’den aldığımız mazot fiyatı 1,164 € yani3,30 TL) memnun olduk bir de pompacı “fullüyor muyuz abi? “ diye sorunca ikimiz de epey şaşırdık tabii J Ahmet Gümülcine’nin yerlilerindenmiş, Yunanistan’ın giderek zorlaşan ekonomik durumundan epeyce dertli, işsizlik çok arttı diyor bir de hayat pahallılığından şikayet ediyor.Türkiye’yi çok sevdiklerini, gönüllerinin Türkiye’de olduğunu ancak şu anki mevcut siyasi durumunu üzülerek izlediklerini söylüyor.

Gümülcine İskeçe arası 52 km ve yol çok keyifli; sağ tarafta lagünler, solda deniz karşıdaysa karlı dağlar eşliğinde ilerliyoruz. Yol boyu küçük köyler görüyoruz. Evler, verandaları, verandalarındaki ekose masa örtüleri ve sandalyeleriyle buralar tipik ege sahil kasabaları gibi.. hiç yabancılık çekmiyoruz.

İskeçe’ye 3 km kadar kala Kavala kavşağı var; buradan Kavala 55 km. Otoban kullanmadan bizim gittiğimiz gibi gitmek isteyenler bu yolu takip edebilirler.

Kavala İpsala’dan buyana gördüğümüz en güzel yerleşim yeri. Şehir sanki ikiye bölünmüş: eski tarihi Kavala ve modern Kavala gibi.. Dönüşte Kavala için zaman ayıracağımızdan, kalesine surlarına ve diğer Türk izlerine bakmadan şehrin sadece doğal güzellikleriyle ilgileniyoruz bugün. Ta tepelerde yeralan mahallelerinden Kavala’nın kuş bakışı fotoğrafını çekmek mümkün. İzmir’in varyantı gibi döne döne epey uzun yokuşlar çıka çıka ulaştık oralara; sonra tekrar sahil yoluna inip Palio üzerinden Selanik(Thessaloniki) yoluna girdik. Bu mevsimde bile sahil şeridi muhteşem; evler son derece şık, yaşayan insanlar yine öyle.. bizim Ege kıyılarımıza çok benziyor; bu kadar güzel olan bu kıyıları yaz kalabalığıyla değil de bu sakin haliyle görebildiğimiz için şanslıyız. Bu arada konuştuğumuz  her iki kişiden biri Türk  asıllı; ya anne ya baba tarafından Türkçe biliyor ve plakamıza bakıp hemen bizimle sohbete başlıyorlarJ sanki memleketten hiç ayrılmamış gibiyiz.

Bu gece burada Kavala’dayız; hemen Ege’nin kıyısında konaklıyoruz. Yemekte tarhana çorbası (Nimet Teyze’nin Kastamonu tarhanası muhteşemdir!!), ton balıklı makarna ve yanında da elma suyu vardı. Birazdan yakındaki internet cafe’ye gidip bugünün fotoğraflarını ve yazımızı paylaşacağız. Bu kıyıda biz karşı kıyıda tüm sevdiklerimiz.. Şimdiden herkese selam sevgilerimizle iyi geceler diliyoruz :)




















6 yorum:

  1. Yazmayı kısa kestiğiniz avrupa seyahatinizi sanki oralardaymışım gibi zevkle ve bir solukta okudum.
    Ya ben yazılarınızın devamını bulamadım,ya siz ilave etmediniz.
    sonuçta avrupa turumu sanalda olsa tamamlayamadım. :-(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam :) En kisa zamanda tamamlatalim sizin turunuzu :) tesekkurler selamlar..

      Sil
  2. evet devamı nerede :( tadı damağımızda kaldı

    YanıtlaSil
  3. Selamlar.. Yorumlariniz icin cok tesekkur ederim.. Aslinda yazmaya uzun bir sure devam ettim ama farkli basliklar altinda oldugu icin burada kesilmis gibi gorunuyor:( Rotamiz Yunanistan'da Selanik Edesa Bitola ve Makedonya'da Uskup Matka Kanyonu diye devam edip sirasiyla Sirbistan Macaristan Polonya Avusturya...... diye devam etti. Bu basliklar da Geri notlari mini bulabilirsiniz. En son Hallstadt 'ta yazmisim.. rahatsizlanmam dolayisiyla bir sure hic yazamadim ama donus guzergahimiz Isvicre Konstanz Golu Lyon Fransiz Rivierasi italya Hirvatistan Karadag Arnavutluk ve Makedonya notlarim mevcut :) En kisa zamanda tamamlayip yayinlamak sozum olsun. Okundugunu gormek buyuk motivasyon tekrar tesekkurler :)

    YanıtlaSil
  4. öncelikle geçmiş olsun.Hem yanıt verme nezaketiniz, hemde gezi notlarının devamı için geri dönüş yapmanız beni ve sizin yazılarınızı takip edenleri mutlu etti.
    Bazıları hayal kurar.. bazıları yapar.
    Planıma göre bu yaz hayal kuranlardan ...yapanlar safına geçerim .
    Teşekkür ederim sizlere... bizlere ufuk açtığınız ve yol gösterdiğiniz için.

    YanıtlaSil