16 Mart 2015 Pazartesi

Sırbistan'dan çıkıyoruz yönümüz Budapeşte (Subotica ve Paliç Gölü)



15 Mart 2015  Subotica & Paliç Gölü – Budapeşte

Akşam biraz yazı ve fotoğrafların yayınlaması biraz da rakiyanın keyfiyle saatin farkına varmamışızJ sabah kalkmak zor geliyor. Saat 08.30 gibi toparlanıp yola koyuluyoruz. Subotica’ya 1 saatlik yolumuz var.

Bu arada akşam İzmir’deki sevgili dostumuz, kardeşimiz Etem’le de yazışıyoruz bize Avrupa’da uygun fiyata haberleşeceğimiz bir paket yaptırdığını ve kullanıma da açtırdığını söylüyor, mesaj gelmiş olmalıymış ama bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” modunda gözümüz ne telefon ne başka bir şey görmeksizin yola devam ediyoruz. Günlerdir ne telefonlarımız çalıyor, ne de biz arama yapıyoruz. Buralarda kalabalığın içine karıştık, yuvarlanıp gidiyoruz :)

Konakladığımız pek çok yerde internet yok, başta koordinatlarını aldığımız yerlerin bir çoğu henüz sezonu açmamış, kapalılar. Bazı açık olan kamp alanları da günlük 20-25€ gibi fiyatlar istiyorlar. Bizim karavanımız büyük bir araç değil; otobanlarda taxi sınıfı ücreti alıyorlar, ayrıca şehrin her yerine girip dilediğimiz şekilde park edip uyuyabiliyoruz. Yollarda termaller, kaplıcalar var; oralarda banyo ihtiyacımızı çözüyoruz. Sadece çamaşır yıkama ve kurutma ihtiyacımız oluyor ama o da acil değil şimdilik yedeklerimiz yetiyor. Hepsi bitince mecburen kamp alanlarına gireceğiz diye düşünüyoruz ve böylesi bize her anlamda daha mantıklı görünüyor.

Subotica küçük bir kasaba. Girişte Emir Kusturica filmlerini andıran küçük evler, bahçelerde bir sürü tavuklarla onlara yem atan güler yüzlü amcalar görüyoruz; el sallıyorlar biz geçerken. Bugün Pazar olduğundan her yer sakin. Parklar, caddeler bomboş,  Hava güneşli ama serince tabii.

Subotica’da da şehir merkezindeki bir park alanına çekiyoruz karavanımızı. Hem haftasonu tatili hem de ulusal bayram olması dolayısıyla dükkanların hepsi kapalı. Huzurlu, küçük ve sakin bir köy görünümündeki Subotica’da sadece kahvaltı yapıyoruz ve buradan ayrılıp yakındaki Paliç Gölü kıyısına geçiyoruz.

Evet Subotica’lıları bulduk J hepsi burada Paliç Gölü kıyısındalar. Çoluk çocuk aileler, sevgililer, yaşlısı genci herkes göl kenarında gezinti yapıp cafe ve restoranlarda bir şeyler yiyip haftasonu tatili yapıyorlar. Yaz aylarında gölde yüzmek de mümkünmüş, şimdiyse sadece çevresinde gezinti yapıp temiz havanın ve güneşin tadını çıkarmak mümkün.
Günlerdir kapalı havadan ruhumuz sıkılmıştı, Paliç Gölü bize de çok iyi geldi :)

Öğle saatlerinde Paliç’ten ayrılıyoruz ve Budapeşte yönünde tekrar otobana giriyoruz. Macaristan sınırı hemen yakında, 5 km kadar ileride. Sırbistan çıkışı gayet rahat ancak Macaristan girişte uzun araç kuyrukları dikkatimizi çekiyor; daha önceki sınırlarda hiç böyle bir manzarayla karşılaşmamıştık. Gişeler AB vatandaşları ve diğerleri diye ikiye ayrılmış, diğerleri’nin sırasına girip beklemeye başlıyoruz.

Gümrük yetkilileri araçları epeyce detaylı inceliyorlar ve bu nedenle de sıra çok yavaş ilerliyor. Yetmiyormuş gibi bir de sürekli sıra değiştiren araçlar var L nedense herkes bir yandaki sıranın daha hızlı ilerlediğini düşünüyor J gişeye ulaşmamız 45 dakikakadar sürüyor ama aracımızın kontrolü çok hızlı yapılıyor; 5 dakika içinde giriş damgalarımızı alıp Macaristan’a giriyoruz. Girişte sağda Vinyet gişeleri var. Avusturya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’daki otobanlarda geçerli olan vinyetin 10 günlük fiyatı 14€.

Vinyetimizi aldıktan sonra Budapeşte’ye kadar hemen hiç durmadan devam ediyoruz; vardığımızda hava kararmış durumda. Yine “centrum” levhalarını takip ederek şehir merkezine ulaşıyoruz. Merkezde bir sokak içine park edip hem etrafta ne var ne yok bir bakalım hem de para bozduralım diyoruz. Birkaç yere bakıp en iyi kuru ararken bir Türk lokantasıyla karşılaşıyoruz. Lokanta’nın ismi Ayasofya, sahipleri Ömer ve Celal isminde dünya tatlısı iki kardeş, uzun yıllardır Avrupa’dalarmış.

Hep diyoruz ya “sanki bir göz tarafından izlenip korunup kollanıyoruz” bu kardeşlerle tanışmamız da bir anlamda hayatımızı kurtarıyor. Bize Budapeşte içinde karavanımızı park edeceğimiz çok güzel bir köşe öneriyorlar, öyle bir yer ki hem kampinglerin tamamından daha güzel sakin, hem her yere yürüyüş mesafesinde, hem de yakınında çamaşırlarımızı yıkayıp kurutabileceğimiz bir yerle Türk hamamı var :)

Budapeşte’deki ilk gecemizi Tuna boyunda yürüyerek ve Budapeşte’nin muhteşem gece manzaralarını fotoğraflayarak geçirdik. Margit Adası’nı, bizim Aslanlı Köprü dediğimiz Zincir Köprüsü’nü, Parlamento Binası’nı, Gallert  Tepesi’ni fotoğrafladık. Karavanımıza döndükten sonra akşam yemeğimizi yiyip yarınki yoğun gün için dinlenmeye çekiliyoruz.




Subotica'dayız






Sırp burekçisinden aldığımız ev ekmekleri

Subotica köy meydanı





Paliç Gölü kıyısı













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder