25 Mart Yogyakarta
Bali-Yogyakarta uçuşu 1 saat 10
dk sürüyor. Uçağımız Bali’den 06.00’da havalanıp 07.10’da Yogyakarta’ya vardı, ancak
aradaki 1 saatlik fark nedeniyle Yogyakarta’da saat henüz 06.10’du.
Havaalanına
gelirken Endonezya’nın en düzgün işleyen, en güvenilir ve taksimetreli taksileri
olan Bluebird’ü kullandık; kesinlikle tavsiye ederiz pazarlık yok, gezdirme
dolaştırma yok, en kısa yoldan en hızlı şekilde götürüyorlar ve fiyat
taksimetre ne diyosa o.J
Java Adası’nın en çok turist
ziyareti olan şehri Yogyakarta (Jogja), dünya mirası
listesinde yer alan ve 1991 yılında koruma altına alınan iki önemli tapınağa ev
sahipliği yapıyor. Bunlardan birincisi ve bizim de Jogja’da bulunma nedenimiz BOROBUDUR
dünyanın en büyük Budist tapınağı, PRAMBANAN da dünyanın en yüksek Hindu
tapınağı.
BOROBUDUR hakkında internette
sayfalarca bilgi mevcut ama kısaca anlatacak olursak, ne zaman yapıldığı net
olarak bilinmemekle birlikte kalıntılardan elde edilen bulgular 9. yy’a işaret
ediyor.
MS 775-842 yılları arasında Java’da
hüküm süren Sanjaya ve Sailendra hanedanları tarafından inşa ettirildiği
düşünülen tapınak, tamamlanmasından kısa süre sonra yaşanan (MS 859) Hindu
işgaliyle birlikte terk ediliyor. Zaman
içinde oluşan sayısız depremler neticesinde büyük bölümü yıkılıp
kalıntıları da volkanik küller ve bitki örtüsüyle kapandığı için, tapınak adeta
ortadan kayboluyor.
Yaklaşık 10 asır sonra yani 1800’lerin
başında İngiliz bir albay tarafından keşfedilmesinin ardından başlayan kazı ve
restorasyon çalışmaları yaklaşık 100 yıl sürüyor. Müzede gördüğümüz 1815
tarihli fotoğraflara bakınca, 27 ülkeden
onlarca sivil toplum örgütünün yer aldığı restorasyon sürecinin altında
nasıl bir bütçe ve özverili bir çalışma yattığını anlamak hiç de zor değil.
Duvarlarına oyulmuş milyonlarca
figürle Buda’nın hayatını anlatan BOROBUDUR'un Budizmin merkezinden bu kadar
uzakta olmasının nedeni hala gizemini koruyor. Tapınakta toplam 504 adet Buda
heykeli var ve Budist öğretiye göre hepsi oturuş+elini tutuş şekilleriyle
farklı bir anlam ifade ediyor. Her ne kadar uzmanlar 10 kattan oluşan bu
tapınağın Buda’nın 1. kattan 10. kata, yani maddesel alemden ruhani boyuta
–nirvanaya- ulaşma sürecini anlatmak için yapıldığını söylüyorlarsa da, bu da
varsayım olmanın ötesine geçebilmiş değil.
Hacı olmak isteyen Budistler 10
kattan oluşan bu tapınağa gelip doğu kapısından girerek her terası saat yönünde
7 defa tavaf ediyorlar ve her seferinde yine doğu kapısından bir üst kata
çıkarak aynı şekilde saat yönünde dönmeye devam ediyorlar. Toplamda 5 km
mesafeye denk gelen bu yürüyüş esnasında maddeci boyuttan ruhani boyuta
geçtiklerine inanıyorlar. Bu konuda “ÇOŞKUN ARAL’IN GÖZÜYLE BOROBUDUR TAPINAĞI” başlıklı
yazıyı okumanızı öneririm.
BOROBUDUR sabah 06.00-06.30’dan
itibaren turist istilasına uğruyor ve bu nedenle de tapınağı sakin ve sessiz
haliyle ziyaret etmek isteyen herkes sabah saat 03.00’lerden itibaren yollara
düşüp BOROBUDUR’da gün doğumunu yakalamaya çalışıyor. Vakti müsait olanlar
Borobudur’da bir otelde kalıp, giriş kapısı açılmadan orada olabilirler ve bu
durumda -hava da güzelse- BOROBUDUR’un tepesinden gün doğumunu seyredebilirler.
Eminim muhteşem bir deneyim olacaktır.
Biz saat 06.00 uçağına binmek
için 03.00’de kalkıp hazırlanıp havaalanına gelmiş, bulduğumuz kenar köşe
yerlerde iki büklüm kestirmek dışında uykusuz ve de aç olduğumuzdan, hiç telaşe
yapmadık açıkçası. Zaten uçaktan indiğimizde hafiften yağmur çiseliyordu ve
güneş de çoktan doğmuştu. Bu yorgunlukla Borobudur’u görüp aynı gün trenle
Jakarta’ya geçip sabahki Kuala Lumpur uçağını yakalamak, bizim için zaten
yeterince büyük bir hedeftiJ
Endonezya’da İngilizce hemen
hemen hiç konuşulmuyor. Havaalanları veya turistik bazı yerler dışında
İngilizce bilen biri bulmak oldukça zor. O nedenle “TransJogja” denen otobüsler
Yogyakarta içinde seyahat etmenin en düzgün ve güvenilir yolu. Otobüslerde şoför dışında bir de görevli var ve hemen hepsi çat pat da olsa İngilizce biliyor, nerede ineceğinizi söylediğinizde gayet nazikçe yardımcı oluyorlar.
Jogja Havaalanı’ndan çıkar çıkmaz karşıdaki TransJogja durağına gidip kişi başı 3000 Rupi (60 kuruş gibi)’ye biletlerimizi alıp, akşam Jakarta’ya gidecek tren saatlerini ve fiyatlarını öğrenmek için Tugu Tren İstasyonuna gittik.
Fiyatlar yolculuğun rahatlığına göre değişiyor; en ucuz bilet 85.000 en pahalısı da 340.000 Rupi. Otobüslerde de durum aynı; 100.000 ve 200.000 Rupi olmak üzere iki tip otobüs var biri rahat diğeri standart koltuk. Trenler 8-10 saatte, otobüsler de 12 saatte Jakarta’ya varıyor. Vakit açısından otobüs de bir seçenek olabilirdi bizim için ancak otobüsler Giwangan Terminali’nden kalkıyor ve Giwangan Terminali ile Borobudur şehrin iki aynı yakasında yeralıyor. Jakarta’nın saat ayrımı olmaksızın devamlı korkunç yoğun olan trafiğinde şehri bir uçtan diğerine geçme stresini gözümüz yemedi doğrusu. Biz biletimizi orta rahatlıkta bir tren olan Business Class’tan aldık; fiyat kişi başı 190.000 Rupi ve saat 19.00’da hareket edip sabaha karşı 04.00’de Jakarta’da oluyor.
Biletleri aldıktan sonra Borobudur otobüslerinin kalktığı Jombor durağına doğru yollandık. Durağa vardığımızda saat 09.00’du ve Borobodur otobüsü kalkmak üzereydi. Koşarak hemen atladık ve 1 saat sonra Borobudur terminaline varmıştık. Fiyat kişi başı 20.000 Rupi.
Sabah 03.00’den beri yollarda olduğumuzdan yorgun ve açtık; Borobudur’un küçük terminali civarındaki lokantalardan birine oturup birer omlet ve yanında pilavla karnımızı güzelce doyurduktan sonra kahvelerimizi de içip BOROBUDUR’a doğru yola koyulduk.
Terminalle BOROBUDUR tapınak girişi arasında 750-800 mt’lik bir yol var. Terminal çıkışında 10 Rupiye tuk-tuk’lar da var ama saat uygun ve hava da güzel olduğundan biz yürümeyi tercih ettik. Ana giriş kapısından itibaren başlayan hediyelik eşya satıcılarını geçip bilet gişesine geldiğimizde bir sürü turist ve öğrenciden oluşan müthiş bir kalabalıkla karşılaştık. Tam “eyvah bilet sırası mı yoksa” derken yanımıza bir görevli yaklaşıp “buradan buyurun lütfen” diyerek önümüze düştü. Yaklaşık 5 dk sonra biletlerimi almış, çantalarımızı emanete bırakmış, hediye birer şişe su elimize tutuşturulmuş olarak geziye başlamadan önce ikram edilen kahvelerimizi içiyorduk.
Bu arada bilgilendirme için tek başına BOROBUDUR Tapınağı giriş fiyatı 230.000 Rupi yani 46 TL. PRAMBANAN’ı da görmek isteyenler 2’li bilet alıyorlar o da 345.000 Rupi (70 TL).
BOROBUDUR’a giden her yanı yemyeşil ağaçlarla ve çimenlerle kaplı yol bizi doğruca giriş kapısına yani doğu kapısına (Timur) götürdü. Yol boyu etraftaki kartpostal ve hediyelik eşya satıcılarıyla boğuştuğumuzdan nereye geldiğimizi fark etmemişiz. Bir anda karşımızda beliriveren BOROBUDUR’u görünce ikimiz de adeta büyülenip donakaldık. Hemen kalabalığın arasından sıyrılıp yoldan uzaklaşarak 55.000 metre küplük bir lav kayasından yapılan bu devasa yapının seyrine daldık. Birkaç değişik noktadan fotoğraflarını çektikten sonra içine girmek üzere yavaş yavaş kapıya yaklaştık.
Birinci kattan başlamak üzere, olması gerektiği şekilde saat yönünde terasları gezip her seferinde yine doğu kapısından bir üst kata çıkarak 10 katı da dolaştık. 7’şer defa dönmediğimiz için hacı olmuş olmuyoruz tabiiJ ama her katın duvarlarında birbirinden farklı binlerce oymayı inceleye inceleye gezerken adeta zamanı unutmuşuz. İnsan bunu her kat için 7 defa yapsa gerçekten de başka bir boyuta geçer diye düşünüyorumJ
BOROBUDUR’da geçirdiğimiz 4 saatin ardından, girerken emanet ofisine bıraktığımız çantalarımızı alıp tekrar birer kahve içtikten sonra otobüs terminaline yürüyüp Jombor otobüsüne bindik. Sonrasında yine TransJogja’yla ama bu kez ters yöne gitmek kaydıyla Tugu Tren İstasyonu’na ulaşıp, Jakarta trenine binmeden önce sokak lokantalarından birinde birşeyler atıştırdık. Tren tam zamanında kalktı galiba; açıkçası koltuğa oturduktan sonrasını hatırlamıyorum; kendimizi uykunun yumuşak ve hafif ellerine öyle bir bırakmışız ki ne su, ne yemek ne de başka bir şey için kalkmadan ve ta ki tren görevlileri gelip de “son durak Jakarta” diye bizi uyandırana dek adeta baygın halde uyumuşuzJ
Sabah saat 04.30’da Jakarta tren istasyonunda indiğimizde hava henüz aydınlanmamıştı ve görevliler tarafından uyandırıldığımızdan, ikimiz de hala hafif uyku sersemi durumdaydık. Tren istasyonundaki tabloyu algılamakta önce epey zorlandık; her yer insan doluydu. İnsanlar, kadın erkek, çoluk çocuk yerlerde gazetelerin, karton kutuların üzerinde uyuyorlardıL
Aralarından atlaya zıplaya geçerek kendimizi istasyon çıkışındaki seven-elewen’a atıp yiyecek bir şeylerle kahve aldık. Bir yandan kendimize gelmeye çalışırken bir yandan da etraftaki alışılmadık manzarayı anlamaya çalışıyorduk. Trenlerden inen ve evlerine gitmek için toplu taşıt aracı kullanmak zorunda olan bu insanlar, seferlerin başlayacağı saate kadar, bu saatte gidebilecekleri en güvenli yer olan istasyonda bekliyorlardı. Yorgun olduklarından da buldukları ne varsa yere serip uyumuşlardı. Trenden indiğimizdeki uyku sersemi halimizle bizde “burası neresi biz nereye geldik” şoku yaratan görüntüler kahveden sonra yerine oturmaya başlamış, yavaş yavaş bizi kendimize getirmişti. Okuduğumuz pek çok yazıda da söylendiği gibi Jakarta son derece kalabalık, kozmopolit, karmaşık ve pek de hoş olmayan bir başkentti; zaten biz de sadece Kuala Lumpur’a uçmak için buradaydık ve şimdi buradan havaalanına geçmemiz gerekiyordu.
Önce yine Bluebird’lerden biriyle Gambir Terminaline geçip (20.000 Rupi) oradan da özel havaalanı otobüsleriyle (30.000 Rupi/kişi) Jakarta Uluslararası Havalimanı’na ulaştık. Havalimanına vardığımızda saat henüz 06.30’du; uçakta bir gecikme olmazsa 2,5 saat sonra havalanmış ve 4 saat sonra da Kuala Lumpur’da olacaktık. Bir gün önce sabaha karşı 03.00’de başlayan maraton nihayet bitmiş, Borobudur gezilmiş, Yogyakarta-Jakarta arası trenle katedilmiş ve havaalanına kadar zamanında gelinip uçuş kartları alınmıştı. Şimdi bekleme salonunda rahat rahat dinlenebilir, wi-fi’ya bağlanıp sakince maillerimize bakabilirdik.J
Bu arada Endonezya çıkışında, gümrükten önce 150.000 Rupi (30 TL) havaalanı vergisi ödeniyor; bunu ayırmadan “nasılsa artık çıkıyorum” deyip sakın paranızın tamamını çevirmeyin;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder