12 Mart 2014 Çarşamba

Kuching'deki evimiz "Hostel Aiport Guest House"


11 Mart Kuching (Sarawak/Borneo)

Bugün Sabah’ın (Bornoe Adası) başkenti Kota Kinabalu’dan Sarawak eyaletinin başkenti Kuching’e geldiğimizde saat 15.00’i biraz geçiyordu. Yarın Singapur’a uçacağımızdan çok uzaklaşmayalım diyerek hemen havaalanı yakınındaki Aiport Guest House’a yerleştik.

Aiport Guest House, otoyolun hemen kenarında kocaman bir bahçe içinde gayet mütevazi ve temiz. Üstelik işletmecileri Jenny ve Henry sayesinde insana kendisini tıpkı evinde gibi hissettiren bir yer. Bahçede çeşit çeşit tropikal meyve ağaçlarıyla küçük bir nilüfer göleti var. Tabii şehir merkezine biraz uzak kalıyor (minivanlarla 2, taxi ile 25 RM) ama Henry o kadar sevecen ve ilgili ki bize yaptığı gibi tüm misafirlerini küçük arabasıyla şehre götürüp belli yerleri gezdirerek rehberlik hizmeti bile veriyor.

Bu sevimli Çinli karı-koca burayı yaklaşık 10 senedir işletiyorlarmış ama 4 çocukları ve 9 torunları olduğu ve hepsi de ayrı ülkelerde (Avustralya, Yeni Zelanda, Çin ve Singapur) yaşadığı için seyahat etmekten de geri kalmıyorlarmış. İşletme modelleri hayli ilginç.. onun için biraz anlatayım ;)

Hostele vardığımızda dediğim gibi saat 15.00’i geçiyordu. Jenny bizi klimalı ve gayet temiz odamıza yerleştirir yerleştirmez aç mısınız diye sordu. Halimize bakıp, daha cevabı beklemeden “daha yeni kek yapmıştım biraz kahveyle getireyim” diyerek ortadan kayboldu. Eşyaları kenara koyup bahçeye çıkmıştık ki bir motor sesi duyduk gelen Henry’ydi. Küçük arabasından inip kocaman ve samimi bir gülümsemeyle bizi selamladıktan sonra dilersek bizi şehre götürebileceğini söyledi.

Bu arada Jenny kek ve kahve ile gelmişti. Atıştırırken biraz sohbet ettik; İstanbul’a gelmişler kebap yemişler, camileri ve sarayları gezmişler, boğaz turu yapmışlar. Tadı damaklarında kalmış gibi ballandıra ballandıra bize İst’u anlattılarJ

Hemen arkasından arabaya atladık ve 10 dk sonra Kuching merkezdeydik. Henry bizi önce etnografya müzesine götürdü. Sadece Kuching’in değil Güneydoğu Asya’nın en zengin koleksiyonlarından birine sahip olan müze saat 16.45’e kadar açık olduğundan sınırlı zamanımız vardı hızlıca gezdik. Gerçekten çok güzel hazırlanmış müzede “uzun ev” olarak adlandırılan geleneksel Malay evlerini, o dönemden kalan mutfak eşyalarını, kıyafetleri, silahları ve diğer kullanım araçlarını gördük. Duvarlarda ve tavanda asılmış onlarca gerçek kafatası o zamanlarda birbirleriyle kıyasıya savaşan yerlilerin yaşantılarına ışık tutuyordu.

Sonra devam ederek Sarawak’a ait balık ve deniz canlılarının sergilendiği akvaryumu ve kuş müzesini gezdik. Bu arada Henry bir rehber gibi bizi sürekli bilgilendiriyor her sorumuza sabırla yanıt verip açıklamalar yapıyordu. Arkasından Esplanade denen nehir kıyısına geçtik. Esplanade nehir boyu uzanan yemyeşil ve gayet dinlendirici bir yer. Etrafında alışveriş yerleri ve restoranlar var. Ayrıca Indian ve Chineese Street kendine özgü yemekleri ve ürünleriyle son derece renkli ve hareketli. Henry’nin önerisine uyup Teh Tarik denen içeceği denedik (buzlu-sütlü çay) ve yanında bir şeyler atıştırdıktan sonra hostele geri döndük.

Duşumuzu aldıktan sonra internete girip biraz Türkiye’deki haberlere bakalım demiştik ki Henry buz gibi iki bira getirip gülümseyerek masamıza koydu ve sivrisinekler için sinek kovucu yakıp yanımıza bıraktı. Akşam dışarı çıkmak isteyip istemediğimizi sorunca “olur, zaten çok kısa zamanımız var fırsat varken biraz daha gezelim Kuching’i” dedik.  

Saat 21.00’de bu kez yanımıza Jenny’yi ve biri Güney Kore diğeri Amerika’dan gelen diğer iki misafiri de alarak yakındaki bir restorana gittik. Henry Teh Tarik ve yanında  Rosi Chanai yememizi önerdi. Birer tane sipariş verdik; bizdeki gözlemenin içi boş olanı gibi tarif edebilirim. Beraberinde çeşitli soslar getiriyorlar onlara batırılıp yeniliyor.

Bu arada Hennry hiçbir şekilde hesabı ödememize izin vermediği gibi son derece içten ve sıcak davrandığı için ne biz ne de diğerleri teklif bile edemedik. Arkasından bizi havuçlu kek dedikleri ama bildiğimiz havuçlu kekle alakası olmayan bir şey yemeye götürdüler. Jenny’nin favorisi olan bu yemek, pirinç  beyaz havuçtan yapılıp yumurtayla yağda kızartıldıktan sonra servis ediliyor.

Gece boyu hem Jenny hem de Henry Malezya ve Çin mutfağı hakkında bilgiler vermeye, yemeklerin nasıl yapıldıklarını anlatmaya devam ettiler, bu arada masaya biralar geldi, hep beraber şerefe yaptık. Sanırım daha önce de yazmıştım; buralarda insanlar gün boyu yemek yiyorlar. Uzakdoğu Asya genelinde öğün kavramı yok; bazen 5 bazen 6-7 öğün yapıyorlar bir günde. Gece 24.00’e kadar her yer açık ve tıklım tıklım. Hani gece ağır şeyler yenmez falan denir, buralarda hiç öyle değil wallaJ Zaten gece gündüz ayırımı yok sabah kalktıklarından itibaren bir başlıyorlar pilav, tavuk, sebze, deniz ürünü, ciğer, makarna, … geceye kadar devam ediyorlar. Sonra sabah yine aynen baştan başlıyorlarJ

Gerçi porsiyonlar gayet küçük, bizdeki gibi “doydum” olayı yok. Bir çeşit yemeği yedikten bir saat sonra bir başka çeşit bir şey daha yiyebiliyorlar ve böylece aynı günde aralıklarla onlarca değişik lezzet tadabiliyorlar. Dışarıda yeniyorsa bir derece anlaşılabilir tabii ama eğer bunların hepsi evde yapılacak olursa ev hanımının bütün gün neredeyse mutfaktan çıkmadan devamlı bir şeyler pişirmesi lazım. Jenny’e 4 çocuğu nasıl büyüttüğünü, hele ergenlik dönemlerinde hiç mutfaktan çıkmamış olması gerektiğini sorduğumda kocaman bir kahkaha atarak “zaten hiç mutfaktan çıkmadım” diye cevap verdi.

Neyse konuya dönecek olursam, Henry bizi hostele ayak bastığımız andan gecenin geç saatlerine kadar gezdirip yedirip içirip bir kuruş da para ödetmedi. Sözde biz konaklama ücreti ödedik ama bu şekilde hepsini hatta fazlasını geri almış olduk. Hiçbir şey anlamadık ama bu işten son derece keyif aldıkları çok belli olduğundan bu nasıl bir şey böyle diye soramadık daJ


Sabah kalktığımızda kızarmış ekmeğimiz, tereyağımız ve kahvemiz hazırdı. Herşey annemizin evindeymişiz gibi kusursuz ve sevecenlikle güler yüzle yapıldığı için  en son anı defterine bir şeyler yazmamızı istediklerinde içimizde biriken güzel duyguların tamamını sığdırmakta çok zorlandık. Jenny ve Henry’i dolayısıyla Kuching’i hiç unutmayacağız çünkü orada ailemizden birileri var J


Rosi Chanai
Teh Tarik

Carrot Cake 

Henry havuçlu keki anlatıyor 

havuçlu kek servis hali




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder