29 Mart 2014 Cumartesi

Malezya’nın Karadeniz'i CAMERON HIGHLANDS


27 Mart Seracılığın merkezi Cameron Highlands
Kuala Lumpur’un 209 km kuzeyinde yeralan Cameron Highlands’e devamlı  otobüs bulmak mümkün. Otobüsler gayet rahat, serin, koltuklar 1,5 kişilik gibi ve aralar son derece geniş. Son 1 saatlik bölümü sürekli virajlardan oluşan yol hemen hemen 4 saat sürüyor. Şoförlerin yol boyu geldikleri 100 km’lik sürati virajlarda da koruyor olmaları dışında rahat bir yolculuk olduğunu söyleyebilirizJ Biz yine de idare ettik ama pek çok insan koltukların arkasında yeralan ve çöp torbası olduğunu zannettiğimiz ama sonradan istifra edeceklere kolaylık olsun diye konulduğunu anladığımız torbaları kullanmak zorunda kaldıL  
Cameron Highlands, yıl boyu ortalama 18-25 derecelik havası ve bol yağış alan iklimiyle Malezyanın seracılık merkezi. Sadece Malezya değil aynı zamanda Singapur’un da hemen hemen tüm sebze ve meyve ihtiyacını karşılayan Cameron Highlands, 1600 mt’lik rakımı ve geceleri 9 dereceye kadar düşebilen serin havasıyla, sıcak ve nemden bunalan Malezyalıların en önemli tatil beldesi olarak tanımlanıyor.
Cameron Highlands’de yüzlerce yıllık yağmur ormanları, yemyeşil çay tarlaları, her türlü sebze meyvenin yetiştirildiği seraların yanısıra gül ve kaktüs bahçeleri, çilek ve bal çiftlikleri, şelaleler ve çeşitli zorluklarda trekking rotaları mevcut. Herhangi bir rehbere ihtiyaç duyulmadan yapılabilecek trekkingler için önce polis bürosuna gidip isim, pasaport no, telefon numarası verip hangi patikaya gideceğinizi söylemeniz, tabii sağ sağlim döndükten sonra da yine uğrayıp “geldim” diye haber verip kaydınızı sildirmeniz gerekiyor.  Bu durum çok önemli çünkü özellikle bazı patikalar yolu kaybettiğiniz anda sizi ormanın derinliklerine götürebiliyor ve eğer bir kaydınız yoksa, kimse sizin nerede olduğunuzu bilmediği için yardım gelmesi hemen hemen imkansız!
Otobüsten son durak olan Tanah Rata’da indiğimizde saat hemen hemen 16.30’du. Bu son derece küçük kasabada restoran, market, postane, banka, hediyelik eşya satıcısı,… ne ararsanız var; üstelik hepsi de merkezde birbirine çok yakın yerlerde.  Terminal-merkez arası 200 metre kadar ve ana caddenin hemen arkasındaki sokakta yeralan bir hostelde gayet düzgün bir oda bulduk; banyosunda sıcak suyu da olan odamıza gecelik 45 RM(30 TL) ödüyoruz.
Hostele yerleşip yemek yedikten sonra turizm enformasyon ofisinden çevredeki gezilecek yerlerle ilgili bilgi aldığımız ilk günün ardından, ertesi gün pırıl pırıl bir güneş ve sıcak bir havaya uyandık. Kahvaltı için bir gün önce yemek yediğimiz hint restoranına gidip soğanlı omlet, chapati ve kahveyle karnımızı güzelce doyurduktan sonra bir taksiye atlayıp trekking için akşamdan seçtiğimiz 1 no’lu patikanın başladığı Brinchang kasabasına gittik.
Brinchang-Tanah Rata arası 5 km; taksi ücreti olarak 10 RM istiyorlar ama pazarlıkla 7 RM’ye indirilebiliyor. Taksi bizi ana yoldaki sapakta indirdi ve ondan sonra patikanın başladığı noktaya kadar 500 metre kadar yürüdük ve ilk işaretle karşılaştık. Sürekli yukarı tırmanan ve rahat bir yürüyüşle 1,5 saatte alınabilen patika sizi 1500 mt rakımdan 2000 mt’ye çıkarıyor. Yukarıda yeralan televizyon ve radyo kuleleriyle gözetleme kulesinin yüksekliği 2090 mt. Patika ağaç kökleri ve devrilmiş ağaçlar tarafından zaman zaman kapanmış izlenimi yaratsa da  işaretleme için kullanılan oklar ve kırmızı bağcıklar yolu kaybetmenize izin vermiyor. 1 no’lu patika herhangi bir tereddüt taşımadan yapılabilir.
Ormanın derinliklerinde karşılaştığımız ve bir süre yol arkadaşlığı yaptığımız gençler Malezya’nın kuzeyinden, Tayland sınırına yakın bir yerden hafta sonu tatili için gelmişler. Sonrasında sohbeti koyulaştıracağımız ve günün sonunda Brinchang’daki gece marketinde birlikte akşam yemeği yiyeceğimiz bu Çin asıllı Malay gençlerle yolumuz gün boyu defalarca kesişti.
Sabah saat 11.00’den akşam 18.00’e kadar 7 saat sürekli yürüyerek dolaştığımız Cameron Highlands’de Malezya’nın en ünlü çay markası olan Boh çay fabrikasını, çilek çiftliğini, yüzlerce hektarlık çay tarlalarını ve sebze-meyve seralarını gezip, gül ve kaktüs bahçelerini görüp bol bol çay içerek çilek yedik.
Bölgenin en önemli atraksiyonlarından biri Rufflesia adlı dünyanın en büyük çiçeğini (sezonunda çapının 1 metreye ulaştığı yazıyor internette!!) görmek olabilirdi; tur operatörlerinin broşürlerinde insan büyüklüğündeki bu çiçeği görüp çok etkilenmiştik. Üçüncü gün için yarım günlük bir tur satın alıp Mossy Forest’ın derinliklerindeki Blue Valley’e gitmeye karar verdiğimizde birden çok tur firmasıyla görüştük ancak sezon sonu olması nedeniyle artık çiçeklerin solduğunu, çok nadir çiçek kaldığını ve yürüyüşe katılabileceğimizi ancak çiçek görmemizin mümkün olamayabileceğini öğrendik.
Açıkçası dünkü 7 saatten sonra çiçek görme ihtimalinin çok zayıf olduğu bu 4 saatlik tur ikimize de pek cazip gelmedi. Daha doğrusu motivasyonu kaybedince yolu gözümüz yemediJ

Ertesi gün yani bugün sabah uyandığımızda bizi karşılayan ve akşama kadar aralıksız yağan şiddetli yağmur, kaderden ötesinin mümkün olmadığının da işaretiydi galibaJ Serin bir rüzgarla birlikte gelen ve zaman zaman ciddi ciddi üşütüp bize uzun süreden sonra tekrar polarlarımızı giydiren bu yağmur, bana kahve eşliğinde fotoğrafları düzenleyip bloğumu yazmam için koca bir gün vermişti. 















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder