23 Mart 2014 Pazar

Bali’de motorsikletle 2 gün (Tanah Lot- Ubud- Tegalalah- Nusa Dua- Uluwatu- Jimbaran)

21-22 Mart Bali

Üçüncü gün açan hava ve kendini gösteren güneşle beraber Kuta sokakları müthiş bir kalabalığa bürünüp, plajlar güneşlenen ve sörf yapan turistlerle dolmaya başladı. Sabah hostelden kiraladığımız motorsikletle adanın diğer turistik merkezi olan Ubud’a doğru yola çıktık.

Malezya gibi Bali’de de trafik soldan işliyor, ayrıca çok fazla motorsiklet olduğundan biraz karışık alışmak zaman alıyor. Motorsiklet bisiklete göre daha hızlı tabii ve hem arkadan hem de karşıdan bir sürü sağlı sollu gelen motorlu olunca sapakları kaçırmak son derece kolay; çok dikkat etmek lazım.

Nitekim Sanur Plajı sapağını kaçırıp da doğu yerine kuzeye doğru gittiğimizi fark ettiğimizde şehirden epey uzaklaşmış durumdaydık. Biz de “n’olmuş yani” diyerek ertesi gün yapmayı düşündüğümüz Tanah Lot ziyaretini öne alıp rotayı ters çevirerek yola devam ettikJ Koca adada kaybolacak halimiz yoktu ve nasılsa bütün yollar bir şekilde diğerine bağlanıyorduJ

Bir gece Ubud konaklamalı 2 günlük motor gezimizde Tanah Lot tapınağını, tapınaklar şehri Ubud’u, ağaç oymacılığı ile ünlü Mas köyünü, altın ve gümüş işlemeciliği yapılan Celuk’u, Barong Dans gösterisini izlediğimiz Batubulan’ı, Tegallalah’taki pirinç teraslarını, Maymun Ormanını, Gili Adaları teknelerinin kalktığı Sanur Plajını, deniz üzerine kurulu muhteşem viyadüklerle birbirine bağlanan km’lerce uzunluktaki otobanla ulaşılan Nusa Dua’yı, Blue Point plajını, Julie Roberts ve Javier Bardem’in oynadığı “ye, dua et, sev” filminin çekildiği Padang Padang kumsalını, son derece yüksek sarp kayalıklar üzerine kurulu Uluwatu Tapınağını ve gün batımı ile ünlü Jimbaran’ı görerek tekrar Kuta’ya döndük.

Motorsiklet kiralayıp etrafta dolaşmak, istediğinde durup mola vermek, fotoğraf çekmek ve hepsinden önemlisi bu şekilde zaman zaman kaybolup tekrar kendi kendine yolu bularak gezmek, araçla dolaşmaktan veya tur satın almaktan daha eğlenceli geldi bize.

Bir kere özel şoförlerin hepsi “ezberlenmiş rota” üzerinde hareket ediyorlar. Yapılan pazarlığa göre rota belirliyor ve yolcular etrafta ne var ne yok tam olarak bilmediklerinden işlerine gelen yere götürüp, gitmek istemedikleri yerden ya hiç bahsetmiyorlar yada “çok uzak ekstra para isterim” diyerek gitmiyorlar. Ayrıca yemek konusunda da tercihi size bırakmayıp direkt anlaştıkları yerlere -genelde daha pahalı restoran veya kafelere- götürüyorlar. İkinci seçenek turlara katılmak ama onlarda da benzer şeyler var ve ayrıca mutlaka grupla birlikte hareket edildiğinden bireysel plan yapmak zor.

Gezdiğimiz yerlerden kısaca bahsedecek olursak Tanah Lot, içlerinde bize en ilginç geleniydi. Tapınak, diğer tapınaklarda da gördüğümüz gibi ulaşımı son derece zor bir noktaya kurulmuş. Etrafındaki sert dalgalar nedeniyle buraya geçiş tekneyle de mümkün değil; yanaşılması son derece zor. Ancak dalgaların durulduğu bir havada mümkün olabilir. Denizin ortasındaki küçücük bir adanın üzerine, bembeyaz dalgaların dövdüğü kayalar oyularak yapılmış bu tapınak öylesine büyüleyici ki fotoğraflar bu güzelliği anlatmakta yetersiz kalıyor. 


Ubud, Kuta’dan 1 saat uzakta, daha küçük ve yemyeşil. Burası için tapınaklar ve sanat galerileri şehri denebilir. Kuta’nın kalabalık ve gürültüsünden kaçanların konaklamak için tercih ettikleri yer olan Ubud’un hem konaklama hem de yeme-içme anlamında daha pahalı bir yer olduğunu söyleyebiliriz. Şehirden Kintamani Yanardağı yönünde ilerlendiğinde  karşınıza çıkan Tegallalah, pirinç teraslarıyla ünlü. Gerçi Filipinlerde Banaue ve Batad’ı gördükten sonra bu pirinç terasları çok özel değil ama yine de fotoğraf çekmek için gidilebilir.

Maymun Ormanı Ubud’un atraksiyonlarından bir diğeri. Avatar filmindekilere benzer muhteşem dev ağaçlardan oluşan “Monkey Forest” özellikle çocuklu ailelerin tercih ettikleri bir yer. Maymunlar irili ufaklı her yerdeler, ziyaretçilerin elinden kuruyemiş ve muz yemekten hepsi de toraman olmuşlar.Max yarım saatlik bir aktivite ama keyifli; giriş için yetişkin 20, çocuk 10 Rupi ödeniyor. Girmeden önce bolca sivrisinek kovucu sürmekte fayda varJ  

Bu arada Kuta’dan Ubud’a gidecekler için, sabah 09.00’dan itibaren her yarım saatte bir turist otobüsü var; kişi başı 60.000 Rupi. Ubud’da indikten sonra civarı dolaşmak için yine ya şoförlü bir araçla anlaşmak, ya tur satın almak ya da bizim gibi motor kiralamak gerekiyor.

Ubud-Kuta arasında yeralan Mas Köyü ağaç oymacılığıyla ünlü; ama ne ağaç oymacılığıJ.. İnanılmaz boyutlarda dev ağaçlar peynir gibi dilim dilim kesilmiş, üzerlerine elle işlenen ve aylar süren oymalarla dünyanın en otantik ve başka yerde eşi benzeri olmayan masaları, koltukları, sandalyeleri, kütüphaneleri, pencere-kapıları yapılmış. Bunların yanı küçük dekoratif ürünler de var; heykeller, masklar, abajurlar, sepetler, gazetelikler, aynalar,…gibi.

Bali genelinde Hindu tapınakları büyüleyici, özellikle Ubud ve civarında muhteşem tapınaklar var; her biri başlı başına bir sanat eseri gibi. Din sosyal hayatın her anında hissediliyor; sbahları her evin, her dükkanın önünde çiçekler, tütsüler ve küçük bir parça yiyecekle hazırlanmış sunakları görmek mümkün. Yağmur yağarken yine çiçekler hazırlanıp tütsü yakılarak bir sunak hazırlanıyor ve arkasından dua ederek dilekte bulunuyorlar. Çeşitli ayinlere denk geldik; her biri ayrı, son derece enteresan seramoniler. Fotoğraf çekmekle yetindik ama daha uzun süre kalındığında bunların hepsini detaylarıyla öğrenmek mümkün.

Bu arada Bali’de, tamamen buraya özgü Barong Dance, Kecak Dance,… gibi çeşitli dans gösterileri var. Biz Batubulan’da izleme şansı bulabildik; hatta biraz da gecikmişiz, salon dolmuş gösteri de kısa süre önce başlamış. Bizi müzisyenlerin hemen yanına oturttular böylece direkt sahnenin içinden seyrettik diyebiliriz; açıkçası hiç fena değildiJ Fiyatlar genelde 80-100.000 Rupi civarında.

İnternetten Bali dans gösterileri takvimi diye arandığında hangi dans nerede ve saat kaçta bulmak mümkün. Böylece seyahat planlaması yaparken gidilen yerde bu danslardan birini izlemek keyifli olabilir. Mesela bizim Ubud’da kaldığımız gün akşam 19.30’da güzel bir açık hava restoranında yapılan bir gösteri vardı; akşam yemeği dahil fiyatı 80.000 Rupiydi. Önceden bilgisi olup da biletlerini alanlar bu gösteriyi neredeyse sadece yemek fiyatına izleme imkanı bulabildiler.

Yolculuğumuzun ikinci gününde Sanur Plajı üzerinden Nusa Dua’ya geçtik. Sanur Plajı’nda hiçbir özel durum yok; burası sadece Gili Adaları’na kalkan teknelerin iskelesi olması dolayısıyla önemli.

Sanur’dan Nusa Dua’ya geçmek için devam ettiğimizde muhteşem bir paralı yolla karşılaştık. Tamamen deniz üzerine kurulmuş binlerce ayak üzerindeki viyadüklerle ilerleyen kilometrelerce yol bizi Nusa Dua’ya ulaştırdı.

Nusa Dua aynen Belek yada Beldibi gibi; büyük uluslararası oteller bütün sahili kapatmışlar. Otellere giden tüm yollara çevre düzenlemesi yaparak rengarenk çiçekler, yemyeşil ağaçlarve fıskiyeli havuzlarla adeta bir kartpostal havası oluşturmuşlar. Halka açık olan plajlarda ise hiçbir cazibesi olmayan çöplerle dolu bir kumsalla temiz olmayan bir deniz varL  

Nusa Dua’dan devam edip önce Uluwatu’ya, oradan da Jimbaran’a geçtik. Uluwatu Temple yüzlerce metrelik sarp kayalıkların üzerinde yeralıyor. Geniş bir alana yayılmış tapınakta en ilgi çeken şey maymunlar. Kolaylıkla ziyaretçilerin gözlüklerini veya ellerindeki telefon vb şeyleri çalıyorlar ve geri verme konusunda da çok nazlılar. Tapınağın girişinde bele dolamak için sarong veren insanlar, size muz satmaya çalışıyorlar. Nedeni maymun bir şeyinizi alırsa, karşılığında ona muz verin ki aldığını size geri versinJ 

Maymunlar hakikaten gözlüğe hiç dayanamıyorlar; kafanızda ya da gözünüzde gözlük varsa gayet dostane bir şekilde yanınıza gelip gözlüğü alıp gidiyorlar. Ben gözlüğümü çıkarıp çantama koyduğum halde yanıma kadar gelip gözlüğü almak için çantamı açmaya çalıştı, ısırdı falan derken ben çantamı kucağıma aldım da gittiJ

Uluwatu’dan Kuta’ya gelirken solda deniz kenarında yeralan küçük ve sevimli köy Jimbaran gün batımıyla ünlü. Boydan boya uzanan plaj, Kuta’daki Legian Plajı’nın devamı. İkisi arasında Denpasar Havaalanı yeralıyor. Jimbaran’da sahil restoranları akşamüstü kumsala hazırladıkları masaları mumlarla ve meşalelerle aydınlatıp, son derece güzel ve romantik bir hava yaratarak tur otobüslerinin gün batımı için getireceği müşterileri bekliyorlar..




























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder