25 Nisan Phnom Penn devam
Phnom
Penn de bütün başkentlerin yada metropol kentlerin yaşadığı trafik, kalabalık,
gürültü ve pislikten muzdarip durumda. Her yerde yüzlerce motorsikletli
tuk-tuk, bunun yanında bisikletli olanlar, ne zaman
nereden
çıkacağı belli olmayan ve hepsi de bu yoğun trafikte uzun zamandır seyahat etmekten
“cambaz” olmuş binlerce motorsikletli.. Sokaklar, yiyecek tezgahları ve park edilmiş
tuk-tuklarla neredeyse işgal edilmiş gibi; yaya kaldırımı denen şeyse zaten
yok.
Sabah
odaya yerleşir yerleşmez ilk olarak duş ve kahvaltı işini halledip, günü iyi
kullanabilmek için kendimizi bira an önce dışarı atıyoruz. Kaldığımız yer son
derece merkezi olduğundan, pek çok yere yürüyerek ulaşabilecek durumdayız ancak
asıl görmek istediğimiz Ölüm Tarlaları(Killing Fields) ile Tuol Sleng Hapishanesi’ne
ancak tuk-tukla gidilebiliyor. Bu arada hava korkunç sıcak ve boğucu; odadan
çıkar çıkmaz üzerinden ter boşanıyor insanın.
Birkaç
tuk-tukçuya fiyat sorduktan ve hemen hepsinden 20$ fiyat aldıktan sonra günü
birlikte geçireceğimiz Run’la tanışıp çok da uzun konuşmaya gerek kalmadan 13$’a
anlaşıyoruz ve hemen yola çıkıyoruz. Killing Fields, 1970’lerde yaşanan Kızıl
Khmer vahşetinde şehrin epey dışındaymış ve Kızıl Khmer askerleri dışında
bölgede yaşayan kimse yokmuş her yer tarlaymış. Şimdi ise tamamen şehrin
içerisinde kalmış durumda ve şu anda insanlar adeta bu vahşetin, bu çılgınlığın
izleriyle içiçe yaşıyorlar.
Kızıl Khmerler hakkında okunabilecek, isimleri
internette mevcut pek çok kaynak var ve açıkçası döner dönmez benim ilk
hedefim, bunlardan birkaçını okumak. Ama burada kısaca değinecek olursam, 1975
– 1979 yılları arasında Kamboçya’da yönetimde bulunan Demokratik Kamboçya
hükümeti ve liderleri Pol Pot önderliğinde uygulanan aşırı-komünist rejim,
kendi kendine yetebilen bir tarım toplumu oluşturma ideolojisini hayata
geçirmek amacıyla, öncelikle şehirleri tamamen boşaltıp herkesi köylerde
yaşamaya ve tarlalarda çalışmaya zorluyor. Sonra da bu toplumun temel direği
olarak gördüğü köylü ve toprak çalışanı sınıfına dahil olmayan tüm
Kamboçyalıları katletmeye başlıyor.
Eğitim görmüş Kamboçyalılar, şehirlerde yaşayan ve
maddi durumu iyi olan modern sınıf, akademisyenler, doktorlar, sanatçılar, aktörler,
aktristler, teknisyenler, din adamlarının tamamı Kızıl Khmerler tarafından aileleriyle
birlikte öldürülüyor. Olaylar bir süre sonra öyle bir hal alıyor ki, yabancı
bir dil bildiği ya da sadece gözlük taktığı için bu sınıfa ait olduğu
varsayılan sayısız Kamboçyalı, Kızıl Khmerler’in kurbanı oluyor. Aileler dağıtılıyor,
tarlalarda çalışamayacak kadar yaşlı, hasta ya da güçsüz olan herkes ölüme terk
ediliyor, çocuklar ailelerinden ayırılıp çocuk asker yetiştirme kamplarına gönderiliyor.
Yönetimde oldukları bu 5 senelik dönemde Kızıl Khmer
rejimi tarafından öldürülen Kamboçyalıların sayısının 2,5 milyonu bulduğu
tahmin ediliyor. Bu dönemde zaten Kamboçya’nın toplam nüfusu 8 milyon.. Günümüzde
sokaklarda karşılaştığımız, alışveriş yaptığımız, bir şekilde tanışıp konuştuğumuz
Kamboçyalıların pek çoğunun ailesinde Pol Pot rejimi tarafından öldürülmüş anne
babalar, kardeşler, akrabalar var.
Kamboçyalılar yakın tarihte yaşanan bu vahşetten mutlaka utanç
duyuyor, kayıplarına ilişkin bu acıyı içlerinde taşımaya devam ediyorlar ama ne
ulusal ne de uluslar arası platformda bunu unutturma gayreti içinde değiller.
Tam tersi Ölüm Tarlaları ve Tuol Sleng
Hapishanesi gibi Pol Pot vahşetinin bire bir yaşandığı noktaları ziyaretçilere
açıp bu konuda her türlü bilgiyi veriyorlar.
Bu ülke ve insanları, yakın tarihlerindeki bu utancın üzerini örtüp,
delilleri ortadan kaldırmak ve bunu olmamış gibi göstermek yerine, alınması
gereken unutulmaz bir ders olarak tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor ve gülümsemeye
devam ederek daha güzel ve umut dolu yeni bir tarih yazmaya çalışıyorlar.
Ülkenin çeşitli yerlerinde başka Ölüm
Tarlaları’na da rastlamak mümkün ancak en bilineni Phnom Penh’de bulunanları.
Bir audio-rehber eşliğinde burayı gezerken, binlerce insanın katledilip
gömüldüğü toprakların üzerinde yürürken hissedilenleri anlatmak mümkün değil.
Kurbanların dişleri, kemikleri ve giysilerinden parçalar bugün hala yoğun
yağmurların ardından toprağın üzerine çıkmaya devam ediyor.
Girişte yeralan anıtta, öldürülen ve bu tarlalara
gömülen 8000 kişinin kafatası ve öldürüldükleri suç aletlerinin fotoğrafları var.
Bütün gün hatta gece gözümüzün önünden
gitmeyen baltayla yarılmış, kalın çivilerle delinmiş, ezilmiş, parçalanmış,
dişleri sökülmüş gözleri çıkarılmış bu kafatasları insanın insana verebileceği
zararın sınırları açısından görülmeye değer. Kamboçya’ya gelen herkese burayı
mutlaka ziyaret etmelerini ve yakın tarihte yaşanan bu vahşetin izlerini
görmelerini öneririz.
Killing
Fields’in ardından Run bizi dönemin en büyük suç merkezine yani Tuol Sleng
Hapishanesi’ne götürdü. 1975 öncesinde okul olarak yapılan ancak eğitimin gereksiz
olduğunu söyleyen Kızıl Khmerler tarafından kapatılan diğer okullar gibi boşaltılıp
tüm öğrenciler çocuk asker yetiştirme kamplarına gönderildikten sonra
hapishaneye dönüştürülen bina, bugün müze olarak hizmet veriyor. 700.000’den
fazla insanın çeşitli gerekçelerle her türlü ağır işkenceye maruz kaldığı bu eski
hapishanede işkence aletleri, işkence resimleri, insanların işkence yapılmadan
önce ve sonra çekilmiş fotoğraflarıyla
öldürülen akademisyenlerin, doktorların, teknisyenlerin kendi el
yazılarıyla hazırlanmış biyografileri sergileniyor.
Binlerce
çocuk, kadın, erkek hepsi isimleri alınıp fotoğrafları çekilip kaydedilerek
önce işkenceye maruz bırakılmış daha sonra da Killing Fields’e gönderilip orada
infaz edilmiş. Kimse yakınlarının çocuklarının anne babalarının nereye
götürüldüklerini öğrenememiş; bir başka çalışma kampına götürüldükleri
söylenerek kamyonlara bindirilen hastalar, iş göremez durumda olanlar yada
sözde isyancılar, ya önce Tuol Sleng Hapishanesi’nde işkenceye tabi tutulup
ölüme terk edilmişler ya da direkt ölüm tarlalarına götürülüp öldürülmüşler.
Bu
konuda internette pek çok film, kitap ve bilgi yeralıyor. Önce Babamı
Öldürdüler (First They Killed My Father) adlı kitap bu dönemi birebir yaşamış
biri tarafından yazılmış. Ayrıca bizim ziyaretimiz sırasında hapishanenin
bahçesinde stantları bulunan iki kişi vardı; hapishaneden sağ kurtulmayı
başaran toplam 7 kişiden halen hayatta olan son 2 kişi Bou Meng ve Chum Mey, nasıl kurtulduklarını
ve o dönemde tanık oldukları vahşeti yazdıkları SURVIVOR adlı kitaplarını
imzalıyorlardı.
Gerek Toul
Sleng Müzesi gerekse Killing Fields (Ölüm tarlaları) yürek parçalayan hikayeleri,
dokümanları ve fotoğraflarıyla insanı
insan olduğundan utandıran çok önemli iki yakın tarih belgeseli. Tüm
tuk-tukçular aynı yönde ve aslında birbirlerinin devamı olmaları dolayısıyla bu
iki ziyareti birleştirmeyi öneriyorlar. Açıkçası biz de aynını yaptık ama
sonrasında öylesine bir acıya boğulduk ve hiçbir şey konuşamadan saatlerce öylesine
sersem sersem ortalıklarda dolandık ki,
sanki birini
yarına bıraksak daha iyi olurmuş gibi hissettik.
Bu
arada Killing Fields’de Kızıl Khmerler dönemine ilişkin 15 dk’lık bir film
gösterimi var. Saat 13.00-15.00 arasında hemen her 15 dk’da bir gösterimi yapılan
bu filmin aynını Toul Sleng Müzesi’nde de
izlemek mümkün ama burada sadece sabah 10.00 ve öğleden sonra 15.00 olmak üzere
iki seans mevcut.
Günün
bundan sonraki bölümünü Run’ın bizi bıraktığı Ulusal Müze ve Kraliyet Sarayı’yla
ve Kraliyet Sarayı içinde yeralan Gümüş Pagoda gezisiyle tamamladık. Saraydan
çıktığımızda akşam üstü olmuştu. Mekong Nehri kıyısındaki restoranlar, barlar,
pastanelerle yolun kenarına dizili motorsikletli ve bisikletli tuk-tuklar her
ikimize de biraz Alsancak Kordonu hatırlattı.
Şehrin
diğer yerlerinden çok daha modern bir havaya sahip olan Mekong kıyısında akşam üzeri
pek çok koşan, yürüyen veya spor yapan insanla da karşılaştık. Hostele dönmeden
önce 19. sokağın 148. sokakla kesiştiği köşede bulunan ve yerel yemekler yapan küçük
ama güzel bir lokantada akşam yemeğimizi yiyip sonra da Phnom Penn Sorya Transport
denen otobüs terminaline gidip ertesi gün için Kep biletlerimizi aldık.
Phnom Penn’de
gezilebilecek yerlerden bir diğeri de Central Market. İçinde takıdan kıyafete
meyveden sebzeye, yemeye ve ete kadar hemen her şeyin satıldığı devasa bir
market olan Central Market’i, biz ikinci güne bırakmıştık. Zaten otobüs
terminalimizin hemen yanında yeralıyor olduğundan otobüs saatine kadar gezecek
bol bol zamanımız oldu. Central Market değişik bir mimariye sahip ve akla
gelebilecek her şeyin satıldığı yüzlerce dükkanı barındırıyor.
Bunun
gibi Phnom Penn de bir de Russian Market var ama biz oraya gidemedik. Hem zamanımız
olmadığından hem de açıkçası her yerde aynı şeyleri görmekten sıkıldığımızdan Russian
Market’i pas geçtik J
Bilgi
anlamında yazmak gerekirse;
Ölüm Tarlaları
giriş bedeli 3$ (audio istenirse +3$)
Tuol
Sleng Hapishanesi giriş bedeli 2$
National
Museum giriş bedeli 5$
Kraliyet
Sarayı giriş bedeli 6$ ( Bir de Kraliyet Sarayı için hem erkek hem de
kadınlarda uzun etek veya pantolon ile kısa kol gömlek şartı aranıyor. Şal numarası
tutmuyor; bilginize..)
Kulak kesile suç aletleri |
Ellerin bağlandığı teller |
Öldürülen akademisyenlerin bazılarının kendi el yazılarıyla hazırladıkları biyagrafileri (Tuol Sleng Hapihanesi) |
Killing Fields girişi |
Killing Fields'de yeralan anııtta 8000 kafatası sergileniyor |
450 kurbanın toplu mezarı |
Yoğun yağmurlarda hala insanların giysi parçaları yüzeye çıkıyor |
Tuol Sleng Hapishanesi girişi |
Okuldan hapishaneye dönüştürülen Tuol Sleng (S-21) 'in ilk hücreleri |
İşkenceyle öldürülen binlerce genç.. |
Neden öldürüldükleri hakkında hiç bir fikirleri olmayan masum insanlar |
onbinlerce erkek.. |
Binlerce kadın, çocuk.. |
Toplam 2,5 milyon insan. |
Artan tutuklu sayısı nedeniyle ufaltılan hücreler |
Fotoğraflardaki korku |
Tuol Sleng hapishane binalarından biri |
Tuol Sleng'den sağ kurtulmayı başarmış 7 kişiden biri Chum Mey, SURVIVOR adlı kitabıyla |
Kendisi kurtulan ancak karısı Ölüm Tarlaları'nda infaz edilen Bou Meng SURVIVOR adlı kitabını imzalıyor |
Mekong Nehri kıyısı Alsancak Kordon'u hatırlattı bize.. Özledik:) |
Alsancak Kordon'un faytonlarının yerine buranın tuk-tukları |
19.sokakla 148.sokağın kesiştiği köşede bir yerel lokanta var; yemekleri gayet başarılı tavsiye olunur. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder