18 Mayıs 2013 Cumartesi

Valparaiso'da Rengarenk Sokaklar




2 Ocak 2013 Çarşamba.. Pasifik Okyanusu, liman, asansörler, merdivenler, Pablo Neruda, rengarenk boyalı evler, birbirinden güzel grafitili duvarlar, bu duvar diplerinde yerlerde uyuyan evsizler, çöpler, direklerden sarkan birbirine dolaşmış elektrik telleri, bakımsız sokaklar, caddeler ve kendimizi pek de güvende hissetmediğimiz insan görüntüleriyle Valparaiso'dayız.


 Valparaiso, Christmas tatili nedeniyle yoğun bir turist akınına uğramış; o nedenle de dün hem kalacak düzgün bir yer hem de bizi buradan Atacama'ya götürecek otobüs bileti bulmakta zorlandık.. Neyse ki Santiago'da tanıştığımız Surinamlı arkadaşımız Angliet'in tavsiyesi üzerine geldiğimiz bu hostelde (Hostel Patricia) dün geceyi tek kişilik bir odada geçirmek:( kaydıyla bugünden itibaren dördüne kadar çift kişilik bir oda bulabildik.

Bugün, bulabildiğimiz en erken tarihe yani 4 Ocak Cuma akşamına  San Pedro De Atacama otobüsünden biletlerimizi aldık; dolayısıyla 2 gün daha buradayız..  Yolculuğumuzun başından buyana zaman zaman çok da hoşumuza gitmeyip bizi planlarımızdan uzaklaştırıyor gibi görünen bu tür zorunlu molalar yaşıyoruz. Sanki bir güç bize “biraz durun ve dinlenin” diyor.. İşte bu da onlardan biri ..

Valparaiso için söylenecek çok fazla bir şey yok. Sokaklarda kendimizi kah İzmir’de Varyant’tan Eşrefpaşa’ya çıkarken, kah İstanbul'da Karaköy’den Şişhane’ye giden bankalar caddesindeki eski binalar arasında yürürken, kah da Tophane’de hissederek dolaştık.. Evsizleri, sokak satıcıları, karanlık dükkanları, turist info ofisindeki kızın “buralar buralar buralar tehlikeli “diyerek  yuvarlak içine aldığı hakikaten pek de turist görmediğimiz semtleriyle Valparaiso biraz kendi haline bırakılmış bir liman şehri.. Pablo Neruda'nın evlerinden biri olan La Sebastiana'yı saymazsak bu şehrin en can alıcı veya akılda kalan noktası, duvarları muhteşem grafitilerle süslenmiş rengarenk boyalı evleri.. Aralarda gördüğümüz 12-15 katlı büyük binalar, zaman içinde bu şehrin görüntüsünün değişebileceği sinyallerini verse de bunun öyle kısa bir sürede olamayacağı kesin..

Bu sabah gezimize La Sebastiana ile başladık; bu kez 4000 CLP/kişi ödedik(Santiago'daki evini kişi başı 3500 CLP'ye gezmiştik). Burası da diğer evleri gibi yine gemi şeklinde tasarlanmış ve içeride kullanılan pencere, döşeme, halat vb detaylarla bu his iyice pekiştirilmiş..5 katlı bu gemide yine her biri ayrı hikayelere sahip birbirinden özel mekanlar ve antika parçalar var. La Sebastiana'yı gezip kulaklıktan bu eve ve Pablo Neruda'ya ilişkin hikayeleri dinledikçe bu büyük ama aynı zamanda hep çocuk olmayı da başarmış adama bir kez daha hayran kaldık.. Bu arada Santiago'daki evinden farklı olarak burada rehber yok; sadece audio olarak ingilizce ve ispanyolca açıklama yapılıyor.




Yarın gezimize Valparaiso plajı ve Vina Del Mar’la devam etmeyi planlıyoruz. Son gün yani Cuma içinse planımız yolculuk saatine kadar sadece sandviçlerimizi hazırlayıp dinlenmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder