28 Mayıs 2013 Salı

Bolivya'nın en eski gümüş madeni ve Potosi




14 Ocak 2013 Pazartesi.. Dünyanın en yüksek şehirlerinden biri (4060 mt) olan Potosi'de iki gün kaldık. Potosi Bolivya'nın en zengin gümüş madeniyle meşhur ve pek çok yerli halkın yaşadığı (Aymara, Quechua, İnka) dolayısıyla da pek çok farklı dilin konuşulduğu bir şehir. Şehre iner inmez başlayan yağmur ve kapalı hava nedeniyle olsa gerek şehir gözümüze hiç de hoş görünmedi. Her yer  pis ve çöp yığını dolu; bu durum aslında Bolivya'nın geneli için böyle ama nedense Potosi'de biraz daha fazla gibi geldi bize.. İnsanlar gerçekten sefalet içinde; peynir, makarna, tavuk, sakatat her şey açıkta satılıyor.


Bu arada madenciler son derece ilkel koşullarda çalışıyorlar ve bu bile bir ticaret konusu olmuş durumda.. Maden turları var; sizi önce madencilere hediye olarak götürülecek sigara, çikolata, coca yaprağı, dinamit vb şeyler alabileceğiniz dükkanlara sokup alışveriş yaptırıyorlar sonra da madene götürüyorlar. Bu ilkelliği yerinde izlemeniz ve belki de "şükür" demeniz için!! 

Madencilere dinamit lazımsa neden madenin işletmecisi almıyor? ya da madencilerin şeker, çikolata, coca yaprağı alabilmesi için neden daha iyi ücret ödenmiyor? yada bunca turistten gelen şeker, çikolata, dinamit ve coca yaprağı gerçekten oradaki sorunu çözmek için mi yoksa kalıcı hale gelmesine destek olmak için mi? diye kendi kendimize sorarken hissettiklerimize sözcükler yetersiz.. Son derece üzülüp büyük bir utanç duyduk ve bu ticarete alet olmak istemediğimiz için maden turuna katılmamaya karar verdik.

Madenin bulunduğu yeri kendi kendimize bulduk; yağmur altında çöpleri karıştırarak yiyecek arayan yaşlı kadınla yanındaki aynı işle meşgul köpek içimizi burkmaya yetti; şehrin tepeden birkaç fotoğrafını çektikten sonra ilk dolmuşa binip geri döndük. Bindiğimiz dolmuşta gördüğümüz bir başka karede de eskiyen ve artık fermuarı çalışmayan çizmesini pantolonuna dikiş ipliğiyle tutturan genç bir kız vardı..

Potosi'de şehir meydanını oluşturan birkaç sokak ve gümüş madeni dışında pek ilginç bir şey yok diyebiliriz. Yağmurun izin verdiği aralarda meydanı çevreleyen sokaklar boyunca yürüyerek biraz fotoğraf çektikten sonra tekrar hostele döndük. İkinci günün sonunda da buradan ayrılmaya ve Uyuni turunda tanıştığımız Brezilyalı bir çiftin önerdiği Samaipata'ya gitmek üzere yönümüzü biraz daha iç taraflara, kuzey doğuya çevirmeye karar verdik. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder