4 Aralık 2012.. Colonia Express’e BsAs-Colonia Del
Sacramento için kişi başı 207 AR$ ödedik; feribot söylendiği gibi 18.30’da
hareket etti. Öncesinde pasaport kontrolü vardı tabii; Arjantin çıkış ve Uruguay
giriş damgalarımızı vurdurup çantalarımızı bagaj bölümüne bırakır bırakmaz
bütün gün dolaşmanın verdiği yorgunlukla koltuklarımıza yığılıp kaldık. Burada güzel bir şey var; Arjantin çıkış ve
Uruguay giriş işlemi aynı ofiste yan yana oturan görevliler tarafından
yapılıyor. Zaman kaybını önleyen gerçekten çok iyi düşünülmüş bir uygulama..
Colonia del Sacramento’ya vardığımızda
saat 19.30’du; para değişimi ve hostel arama derken saat 21.00 oluverdi.
Hostelin hemen yanındaki marketten akşam yemeği için peynir-ekmek alıp bir de kahve
yapıp alelacele atıştırdıktan sonra günü bitirmeye hazırdık; tek istediğimiz
derin bir uykuydu..
5 Aralık 2012.. Colonia Del Sacramento Rio De La
Plata nehri kıyısında eski bir Portekiz kolonisi.. Son derece şirin Arnavut
kaldırımlı sokakları, şık butik restaurantları (geceleri canlı müzik ve tango
gösterileri var), kahverengi sularına rağmen uzuuun plajı ve yemyeşil doğasıyla
sessiz sakin küçücük bir sahil kasabası.
Çok turistik olduğu söylenemez. İnsanlar
genelde nazik ve duyarlılar; yolda yürürken haritaya bakar vaziyette sizi gören
hemen herkes “yardım edebilir miyim nereyi arıyorsunuz” diye soruyor mesela. Gece dışarı çıkmak mümkün olduğu gibi gündüz
de sanki bir Avrupa şehrinde dolaşıyormuşçasına güvende hissediyorsunuz
kendinizi.. Uruguay şu ana kadar görebildiğimiz Brezilya ve Arjantin'den daha
farklı; temiz, güvenli ve bir de "ucuz" sayılabilir. 1 TL =10,9 Uruguay
pezosu.
Turist enformasyon ofisinden
öğrendiğimiz kadarıyla Colonia Del Sacramento Belediyesi kültürel anlamda son
derece aktif; hemen her gün mutlaka bir tiyatro, sinema, opera veya tango
gösterisi var. Bu arada geceleri, Plaza de Mayo’nun Arnavut kaldırımlı
sokaklarındaki küçük restaurantlarda da canlı müzik ve tango gösterileri
yapılıyor.. Antika arabalardan yapılmış iki kişilik özel localarda yemek yiyip
şarap içerek tango izlemek mümkün..
Eski şehir ve civarındaki birkaç tarihi
yerin fotoğrafını çektikten sonra şehrin tamamını yürüyerek dolaştık.. Sahilde oturup
güneşlendik ve balık tutanları seyrettik. Akşamüstü deniz fenerinin tepesine
tırmanarak şehrin yukarıdan fotoğraflarını çektikten sonra akşam yemeği için
bir şeyler alıp hostele döndük. Bundan sonraki seyahat planımızı yapıp, Buenos
Aires dönüş ve BsAs-Ushuaia uçuş tarihimizi netleştirip internetten bilet
organizasyonumuzu yaptıktan sonra biraz dışarı çıkıp Colonia Del Sacramento’nun
gecesini görelim dedik.
Plaza De Mayo ve civarındaki
restaurantlar dışında gece sokaklar gayet sessiz ve tenha; daha çok bir emekli
kasabası gibi burası; insanlar aileleriyle evlerinde, bahçelerindeler.. Kısa
bir yürüyüş ve Casino turundan sonra tekrar hostele döndük; yarın sabah
Montevideo’ya gitmek üzere tekrar yollara düşeceğiz.
6
Aralık 2012.. Uruguay'daki
3.günümüz.. Colonia Del Sacramento'da kaldığımız 2 gecenin ardından bugün, sabah
09.15 otobüsüyle geldiğimiz başkent Montevideo'dayız. Hava kapalı ve yağmurlu;
internete göre yağmur birkaç gün daha devam edecek..
Çantaları
hostele bırakır bırakmaz yağmurluklarımızı giyip kendimizi dışarı attık ve
zaman zaman yoğunlaşan yağmura rağmen Montevideo şehir merkezini gezdik. Akşam
burada kalıp yarın hava biraz açarsa bugün görmediğimiz yerleri, özellikle de meşhur
Pocitas Plajı'nı görelim istiyoruz. Montevideo’daki hostelimiz terminale 100 mt
mesafede; iki kişilik oda(banyo içinde) için 700 Uruguay pezosu ödüyoruz.
Rio De La
Plata, Montevideo'dan itibaren yerini Atlantik Okyanusu’na bırakıyor ve Atlantik kıyısındaki şirin kasabalar Punto Del
Este, Punto Del Diablo, La Paloma, Atlantida Uruguay’ın en önemli turistik
noktaları. Buralar araç kiralanarak rahatlıkla gezilebilir; Brezilya
sınırındaki Cuy en son nokta ve buraya kadar yaklaşık 300 km’lik bir sahil var.
Eğer şansınıza güneşli bir havaysa -bizdeki gibi yağmura denk gelmediyseniz-
hele de birkaç kişiyseniz araç kiralamak gerçekten hem keyifli hem de çok
ekonomik olabilir..
07
Aralık 2012.. Montevideo bu
sabah bulutların arasından kendini gösteren güneşle karşıladı bizi; anladık ki
dünkü yağmura rağmen yaptığımız geziden utanmış, cömertlik yapıp gitmeden iyice
bir görelim diye koşulları bize uygun hale getirmiş.Kahvaltımızı yapar
yapmaz sokaklarda kaybolmak üzere hostelden
fırladık.
Bu arada dün gece tarhana çorbası pişirdik
ve sonrasında da bir yandan matemizi içerken
bir yandan da Kemal’in yüklediği yeni filmlerden birini izledik; tıpkı
evimizdeki gibiJ Tek fark çay yerine mate içiyor olmamızdı.. Bu sabah
dışarı çıkarken de üzerimizde hiçbir tedirginlik yoktu sanki biz de
Uruguaylıydık ve herkes gibi günlük alışverişe gidiyorduk..
Uruguaylılar hem ırk, hem genel
yaşantıları, hem de damak tatları anlamında bize çok benziyorlar. Diğer
yerlerden farklı olarak burada ilk kez kendimizi “buraya ait gibi” hissediyoruz.
Bu, ya burayla alakalı bir şey ya da biz bu seyahat tedirginliğini atıp rahatlamaya
ve kurduğumuz bu yeni yaşam şekline alışmaya başladık. Bu durum da Uruguay’a
denk geldi mesela.. kim bilir? Bakalım göreceğiz:)
Montevideo sokaklarına dünden biraz
aşina olduğumuzdan, bir de dediğim gibi kendimizi buralı gibi hissettiğimizden
son derece emin adımlarla ilerleyerek bisiklet kiralayacağımız yere kadar
geldik. Bisiklet kirası saat başı 20 Uruguay pesosu yani 1,9 TL gibi..
Bisikletleri aldıktan sonra sahile çıkıp yaklaşık 10-12 km’lik sahil
boyunca Pocitas Plajı’na kadar gitmeye karar verdik. Rio De La Plata’nın
Atlantik’le birleştiği bu sahilde sağımızda coşkun dalgalar solumuzda ise
Montevideo’nun bizdekilere benzer 10-12 katlı lüx apartmanları kendimizi kah İzmir Alsancak Kordon’unda kah
Antalya Konyaaltı’nda hissederek ilerledik. Yeterince gittiğimize emin olduktan
sonra dönüşe geçtik ama bu kez rüzgara karşı gidiyorduk ve başladığımız saate
göre rüzgar hızını artırmış, dalgaların kıyıya her vuruşunda sular neredeyse
araçların geçtiği yola kadar gelir olmuştu. Bir saat kadar bu şekilde pedal
çevirdikten sonra yorulmuş, acıkmış ve susamıştık. Sahil boyundaki restaurantlardan
birine girip hem karnımızı doyuralım hem de bir şeyler içelim istedik.
Önce hemen buzlu birer viski söyledik;
yanında da Uruguay’ın meşhur lezzetlerinden biri olan Civito istedik. Civito,
patates kızartması, pilav, biftek, sahanda yumurta, domates ve marul’un bir
arada ve aynı tabak içinde sunulan şekli. Biraz karışık oldu tabii ama şöyle anlatırsam
belki daha net olur; tabağın en altına yarı patates kızartması yarı pilav
koyuyorlar, sonra bunların üzerine güzel pişirilmiş kocaman bir biftek
yerleştirip en üstüne de sahanda pişirilmiş yumurta oturtuyorlar. Domates ve
marulla da tabağı süslüyorlar. Öyle büyük bir porsiyon ki biz ikimiz rahatlıkla
doyduk diyebiliriz.
Viskilerimizi bitirir bitirmez tekrar
yola koyulup yaklaşık 3,5 saatlik bu zorlu (dönüş için geçerli) ama keyifli
bisiklet turunu tamamladık. Otobüs saatine daha epeyce olduğundan, kalan zamanı
etrafta yavaş yavaş gezinerek ve dün yağmur altında görmeye çalıştığımız yerleri
bu kez güzel havada izleyerek geçirdik..
Hostele gelir gelmez ilk yaptığımız
sıcak su hazırlayıp birer kahve içmek oldu. Buralarda istediğimiz gibi çay
bulamadığımızdan yıllar içinde yerleşmiş olan çay içme alışkanlığımızı yolculuk
başından buyana hemen hergün birkaç kahve içerek gideriyoruz.. kahveleri yapıp otobüs
saatine kadar hem film izledik hem de günün yorgunluğunu üzerimizden attık. Otobüsün kalkmasına yarım saat kadar kala tekrar
terminaldeydik; check-in işlemlerimizi yaptırdıktan sonra yerlerimize yani ikinci
kattaki en ön koltuklara yerleştik. Sabah tekrar BsAs’teyiz:)
super
YanıtlaSilşubat ayında bounes aires teyim okuduktan sonra planıma uruguay ı dahil edeceğim...