26 Aralık 2012 Perşembe.. Akşamüstü saat
17.30'da tekrar hareket vakti geldiğinde Valdivia Terminali' nde hazırdık.. Valdivia-Pucon
biletleri için JAC firmasına kişi başı 4100 CLP ödedik. Yaklaşık 2,5 saat yol
alarak Villarica üzerinden Pucon'a vardığımızda saat 20.00'ydi.
Pucon yanar dağ , orman, nehir, göl, kaplıca ne
ararsanız hepsini barındıran ve Şili’nin İsviçresi olarak anılan gerçekten çok hoş
bir yer. Canopy, rafting, at binme, yüzme, kaplıca, şelale ve göl turlarıyla
tam bir turizm cenneti..
Yanardağ derken bu
bölge gerçekten çok ciddi 5 yanardağ ve sayısız küçük kraterlerin tam ortasında
yeralıyor ve bu nedenle de yüzyıllardır başı hiç dertten kurtulmamış.. Gördüğünüz hiçbir tepeden emin olamıyorsunuz,
civardaki her çıkıntı aslında bir krater; Pucon'da yaşamak mayın tarlasında yaşamak gibi birşey :)
Dün Pucon’a 22 km
uzaklıktaki Caburgua Gölü’ne gittik; bu
mevsimde artık yüzülebilir durumda pırıl pırıl kumu ve suyuyla gerçekten
muhteşemdi ama etrafında tam 6 tane yanardağ var; gölün kıyısındaki taşların
tamamı sönmüş lav!! İnsan bir garip
hissediyor kendini, bu kadar yakınında böylesi hareketli bir zemin olması gerçekten
ürkütücü.. Cabourga Gölü'nün iki kumsalı var biri negro (siyah) ki otobüsten iner inmez sizi bu kumsal karşılıyor diğeri de blanca (beyaz).. İsterseniz göl kenarından isterseniz de araç yolundan yaklaşık 1,5-2 km devam ederek Blanca'ya ulaşabiliyorsunuz; biz göl kenarından sola doğru devam eden patikayı takip ettik, kaya görünümlü sönmüş lavları aştıktan sonra beyaz kumsal muhteşem görüntüsüyle önümüzde uzanıyordu..
Pucon'daki yanardağlardan en önemlisi
Villarica ; hala aktif ve şu anda yüzlerce sensör tarafından takip edilen, her
5 saniyede bir çekilen fotoğraflar ve yer hareketlerine ait raporlarla kontrol
altında tutulmaya çalışılıyor. Kontrol altında tutulmaya çalışılıyor
derken yapılabilecek bir şey olduğundan değil sadece can
kaybını minimuma indirmek için.. Şehirde trafik ışığına benzer bir sistem var
ve bu sistem sensörlere bağlı çalışıyor. Örneğin şu anda yeşil yanıyor; bu
anormal bir durum yok demek. Sarı yanması sensörler tarafından algılanan
anormal yer hareketleri var patlama gelebilir hemen kasabayı terk edin anlamına
geliyor!! Kırmızı yanması ise , tahmin edilebileceği gibi artık önlem almak
için çok geç son duanızı edin anlamında; bunu genelde kimse görmüyor tabii çünkü herkes sarıda kasabayı terketmiş oluyor ama yine de denemek isteyenler olabilir, hani bir bakalım acaba kırmızı da yanıyor mu gibisinden :)))
Villarica'da en son 1971’de erimiş buz ve lav karışımı bir balçık çığı faciası yaşanmış ve sayısız evle tarım alanlı kullanılmaz hale gelmiş. Böylesine güzel bir yerde ama böyle bir tehlike altında ve hemen her gün endişe ile yaşamak son derece zor bir şey ama kim bilir demek ki aynı zamanda alışılabilen de bir şey.???
Villarica’nın namı
“Smoking Villarica” çünkü kraterinden devamlı beyaz bir duman çıkarıyor. Bir
diğer adı da “Şeytanın gözü”.. Arjantin’de Iguazu Şelaleri’nde şeytanın
gırtlağını görmüştük, şimdi gözündeyiz, bu gidişle kendisini de görücez galiba:))
Ben bugün bu
yanardağın tepesine kadar çıkıp kraterin taa dibine kadar gittim ve fotoğraflarını
çektim. Gerçekten şaka gibi.. Başka zaman söyleseler “kesinlikle olmaz” derdim
sanıyorum.. Ama buraya kadar gelip de aktif bir yanardağın zirvesine trekking
yapma şansım olduğunu duyduğumda aklımda “çıkmak” tan başka bir şey oluşmadı..
Zaten herkes o kadar normal bir şeyden bahseder gibi ki insan herhangi bir
tehlike algılayamıyor; sanki Manisa’da Spil’e çıkılıyor .. İnsanlar, gruplar,
rehberler dağ tıklım tıklım. Saat 13.00’e kadar zirveye ulaşmak için izin
veriliyor sonra mecburi iniş zamanı; öğleden itibaren dağda kimsenin kalmasına
izin yok; zira saat 12.00 civarında askeri helikopterler tepede dolaşmaya
başlıyor.
Zirveye çıkıldığında
hatta 200-300 mt kala toksik gaz acayip bir şekilde insanın boğazını yakmaya başlıyor ve uzun süre
kalınması mümkün değil.. Rüzgarın etkisiyle ve yanardağın aktivasyonunun
durumuna göre duman artıp azalıyor ve etkisi de aynı şekilde değişiyormuş. Bugün
şanslıydık çok fazla rüzgar yoktu ve aktivasyon da zayıftı dolayısıyla
etkilenmemiz fazla olmadı. Gerçi sadece 10 dk kaldık zirvede ama bu kadarı bile
yeterli oluyor; nefes almak gerçekten çok zor..
Villarica'ya tırmanış 7 saat sürdü; özellikle iniş kısmı çok keyifliydi. Çıkarken verilen ve ne işe yaradığını bilmeyip sadece çantama bağladığım plastik kürek inişte müthiş bir alete dönüştü. Şimdiye kadar pekçok yüksek dağ yaptım ama hiç birinden bu kadar keyifle inmedim, hiç birinde bu kadar eğlenmedim. Alet müthiş fonksiyonel; bu plastik küreğin üzerine oturup sap kısmını emniyet kemerinize bağlıyorsunuz, kazmanın sivri ucunu fren olarak kullanıp karşınızda bulutlar ve altında Pucon manzarası olmak kaydıyla "yaa Allah" diyerek kendinizi yamaçtan aşağı koyveriyorsunuz.. 7 saatte çıktığınız dağdan 1,5 saatte üstelik de çocuklar gibi çığlık çığlığa bağırıp kahkahalar atarak iniyorsunuz. Eeee tabii ki bu zorlu çıkışın, yukarıda yutulan toksik gazın ve krater kıyısındaki 3,5 atışın bir mükafatı olmalı diyeceksiniz; işte işin mukafatı budur kesinlikle tavsiye ederim.
Burada iki gün daha
kalıp bölgenin diğer güzellikleri olan kaplıcaları ve buraya özel 2000 yıllık araucaria ağaçlarını görüp sayıları iyice
azalmış Mapuchelerin köyünü ziyaret etmeyi düşünüyoruz.. Fiyatlar konusunda
bilgi verecek olursak Villarica çıkışı için tur firmasına kişi başı 38.000
CLP, tesadüf eseri bulduğumuz son derece
sakin, temiz, güler yüzlü işletmecisiyle insana kendini evinde gibi hissettiren
Hostel Carmen’e de kahvaltı hariç, ortak banyolu çift kişilik oda için gecelik
14.000 CLP ödedik.
29 Aralık 2012 Cumartesi.. Bugün Pucon'daki 5. günümüz.. Dün Quetrupillan
yanardağı eteklerinde dolaştık ve önce Trancura çayı kenarındaki Mapuche köyü
Currarehue'yi oradan Palguin termalini sonra da China şelalesini görmeye
gittik.
Aslında şehirde onlarca tur firması var ve hemen her yere tur düzenliyorlar. Ancak herkesin bindiği otobüslerle halkın arasına karışmak ve çat pat birşeyler anlatarak yolları bulup bir tür macera yaşamak hoşumuza gittiğinden dün sabah yine erken saatte yollara düşüp yine son derece keyifli bir gün yaşadık.
Termal dediğimiz yerlerdeki sular bizdeki gibi 8-10 mineralli değil tabii; (bir anda 12 mineralli Sultaniye Kaplıcalarını hatırladık!!) kiminde sadece potasyum kiminde lityum var ama inanılmaz bir pazarlama ve tanıtım sayesinde Pucon kaplıcalarıyla ünlü son derece de pahalı bir tatil köşesi olmuş.. Keyifli ve rahatlatıcı olduğu kesin; sağlık için de iyi tabii ama Güre Kaplıcaları'nın gözünü seveyim:))) Palguin termali girişi kişi başı 7.000 CLP..
At binme turunda bir Mapuche köyüne gidildiğini ve birinin evine konuk olup, geleneksel yemeklerinden yiyip eski Mapuche kıyafetlerini giyerek fotoğraf falan çektirdiklerini duymuştuk; böylesi bir ticari mizansen içinde yeralmak istemediğimiz için en iyisi kendimiz gidelim ve doğal halini görelim dedik. Ne yazık ki Mapucheler teknolojiye ayak uydurmuşlar; ellerinde cep telefonlarıyla internet cafe'de oyun oynayan çocukları bizimkilerden ayıran tek şey gözlerinin çekik ve tenlerinin daha esmer olması:)) "Geleneksel Mapuche köyü" diye gittiğimiz Currarehue'de müzenin yanındaki lokantada tipik Mapuche yemekleri yapan tek bir kadıncağız ve birkaç tahta oyma heykel dışında pek bir şey bulamadık.
Palguin şelaleleri müthişti.. China 75 mt'den dökülen ve çıkardığı sesle adeta insanı ormanın derinliklerine doğru çeken bir güzelliğe sahipti. Etraf tamamen sessiz ve kimseler yoktu; ana yoldan 1 km kadar ormanın içine doğru ilerledik; bir an doğru yolda mıyız diye tereddüt etmedik değil ama sesi takibederek yürümeye devam ettiğimizde önce su zerrecikleri bulutuyla sonra da China'nın muhteşem görüntüsüyle karşılaştık. Aslında biraz da ürperticiydi ama galiba maceranın asıl çekici yanı da bu hafif ürperme hali.. Yani ARDİNAL:))) Bugün için planımız Pucon'un göl kenarındaki plajlarında biraz yürüyüş yapıp güneşlenmek ve dinlenmek; çünkü akşam 20.15 otobüsüyle başkent Santiago'ya geçiyoruz. Biletimizi yine JAC firmasından aldık; semi-cama kişi başı 11.100 CLP ödedik.. Önümüzde 790 km ve 10 saatlik bir yolculuk var; sandviçlerimizi ve içeceklerimizi hazırladık; Patagonia'daki 20-22 saatlik yolculuklardan sonra bu 10 saat bizim için çocuk oyuncağı artık!! Bununla birlikte başlangıçtan buyana toplam 10.026 km yol gelmiş ve 125 saatimizi de yolda geçirmiş olacağız..
Aslında şehirde onlarca tur firması var ve hemen her yere tur düzenliyorlar. Ancak herkesin bindiği otobüslerle halkın arasına karışmak ve çat pat birşeyler anlatarak yolları bulup bir tür macera yaşamak hoşumuza gittiğinden dün sabah yine erken saatte yollara düşüp yine son derece keyifli bir gün yaşadık.
Termal dediğimiz yerlerdeki sular bizdeki gibi 8-10 mineralli değil tabii; (bir anda 12 mineralli Sultaniye Kaplıcalarını hatırladık!!) kiminde sadece potasyum kiminde lityum var ama inanılmaz bir pazarlama ve tanıtım sayesinde Pucon kaplıcalarıyla ünlü son derece de pahalı bir tatil köşesi olmuş.. Keyifli ve rahatlatıcı olduğu kesin; sağlık için de iyi tabii ama Güre Kaplıcaları'nın gözünü seveyim:))) Palguin termali girişi kişi başı 7.000 CLP..
At binme turunda bir Mapuche köyüne gidildiğini ve birinin evine konuk olup, geleneksel yemeklerinden yiyip eski Mapuche kıyafetlerini giyerek fotoğraf falan çektirdiklerini duymuştuk; böylesi bir ticari mizansen içinde yeralmak istemediğimiz için en iyisi kendimiz gidelim ve doğal halini görelim dedik. Ne yazık ki Mapucheler teknolojiye ayak uydurmuşlar; ellerinde cep telefonlarıyla internet cafe'de oyun oynayan çocukları bizimkilerden ayıran tek şey gözlerinin çekik ve tenlerinin daha esmer olması:)) "Geleneksel Mapuche köyü" diye gittiğimiz Currarehue'de müzenin yanındaki lokantada tipik Mapuche yemekleri yapan tek bir kadıncağız ve birkaç tahta oyma heykel dışında pek bir şey bulamadık.
Palguin şelaleleri müthişti.. China 75 mt'den dökülen ve çıkardığı sesle adeta insanı ormanın derinliklerine doğru çeken bir güzelliğe sahipti. Etraf tamamen sessiz ve kimseler yoktu; ana yoldan 1 km kadar ormanın içine doğru ilerledik; bir an doğru yolda mıyız diye tereddüt etmedik değil ama sesi takibederek yürümeye devam ettiğimizde önce su zerrecikleri bulutuyla sonra da China'nın muhteşem görüntüsüyle karşılaştık. Aslında biraz da ürperticiydi ama galiba maceranın asıl çekici yanı da bu hafif ürperme hali.. Yani ARDİNAL:))) Bugün için planımız Pucon'un göl kenarındaki plajlarında biraz yürüyüş yapıp güneşlenmek ve dinlenmek; çünkü akşam 20.15 otobüsüyle başkent Santiago'ya geçiyoruz. Biletimizi yine JAC firmasından aldık; semi-cama kişi başı 11.100 CLP ödedik.. Önümüzde 790 km ve 10 saatlik bir yolculuk var; sandviçlerimizi ve içeceklerimizi hazırladık; Patagonia'daki 20-22 saatlik yolculuklardan sonra bu 10 saat bizim için çocuk oyuncağı artık!! Bununla birlikte başlangıçtan buyana toplam 10.026 km yol gelmiş ve 125 saatimizi de yolda geçirmiş olacağız..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder